Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Cemaatlerin aşması gereken engeller - II

Cemaatlerin aşması gereken engeller - II

Bundan önceki bir yazımızda cemaatlerin Cumhuriyet döneminde dinî alandaki hizmetlerde üstlendikleri role işaret etmiştik. Bu durum, ihmal edilen dinî hizmetlerin eksiği ile de olsa, Müslümanlar içinden gayret ehli bazı kimselerin bir araya gelmesi ve büyük zatların da himmeti ve desteği ile yürüdüğünü, aynı olay tekrarlandığı takdirde yürüyeceğini göstermektedir. Bu bakımdan gerçekten sevindiricidir. Allah, dinini bir şekilde koruyor, koruyacaktır.
Ancak, dinin doğru anlaşılması ve doğru uygulanması, sadece bu cemaatlere bırakılırsa, birçok eksiğin de devam edeceği anlamına gelir. Cemaatler dini ancak dar çerçevede anlayıp pratiğe yönelik faaliyetler yürütürler. Geniş, kapsamlı ve derinliği olan araştırmalar yapmaları mümkün olmaz.
İşte bu sebeple, cemaatler dinin teferruatı ve derin felsefesi söz konusu olan yerde durmalıdırlar. Belli bir yere kadar yürümeli, her alanda kendilerini söz sahibi kabul etmemelidirler. Bu noktada durmalı, işin gerçekten ehlini yetiştirmek için büyük çaba harcamalıdırlar. Tıpkı mühendis ve tabip yetiştirmek gibi... Tabipliğe soyunmak değil, tabip yetiştirmeye soyunmak... Dolayısıyla dinin araştırılması ve anlaşılmasını bilim adamlarına bırakmalıdırlar. Bu bir.
İkincisi; cemaatlerin de dinî hizmet alanında bazı handikapları olduğunu ifade etmemiz ve onları da samimi bir dil ile eleştiriye tabi tutmamız gerekir. Aksi takdirde biz de Allah katında sorumlu oluruz. Hatta bizim eleştirmemize fırsat vermeden, her cemaatin ve her tarikatın kendini eleştirmesi yahut eleştirtmesi, kendisi hakkında tarafsız kamuoyu araştırmalarını değişik açılardan yaptırması gerekir.
Hz. Peygamber’den başka herkes eleştirilebilir, hatta eleştirilmelidir. İlmi seviyesi, manevi mertebesi, hizmet derecesi ne olursa olsun, herkesin bir kusuru, birçok hatası, küçük yahut büyük bazı günahları olabilir.
Her bakımdan mükemmel bir Müslüman bulmak adeta mümkün değildir. Eğer varsa, bu zaten tarafsız eleştirilerde ortaya çıkar. Şayet herkes tarafından mükemmel, dört dörtlük Müslüman olarak kabul edilen kimseler varsa, o zaman bu durum ilmen de tescil edilmiş olur.
Bugüne kadar bilinen cemaat ve hizmet gruplarının böyle bir çaba içine girdiğini görmüş ve duymuş değiliz. Aksine, hiçbir cemaat yahut tarikat, kendi grubunu eksik kabul etmez, kendi önderini, liderini, hocasını yahut şeyhini kâmil kabul eder.
İşte cemaat ve tarikatların en önemli engeli budur. Kendilerini eleştirmekten çok, kendilerinin toplum içinde en seçkin, en iyi yolda yürüyen, en iyi hizmet eden kimseler olduklarını ifade ederler yahut hal dili ile bunu söylerler. Tevazu göstermek için söyleyenler olsa bile, hal ile söyleyenlerin olduğuna şahit olmuş değiliz. Nitekim bir Arap atasözünde şöyle denilmiştir: “Hal dili, söz dilinden daha iyi ifade edicidir.”
Örneğin; bir tarikata veya bir cemaate intisap etmek yahut maddi-manevi yardım etmek için birileri gelse, başka bir cemaati kendilerine tercih edenleri hiç duymadık. Herkes yardım ve desteklerin kendisine ait kılınmasını ister, herkes kendisinin daha iyi hizmet yaptığını iddia eder; herkes kendi hizmetini söyler, över ve göklere çıkarır, başkasını öven bir cemaat mensubunu hiç görmedik.
Sözün kısası, cemaatlerde İslâm ahlâkının nefis ile ilgili kısmının devrede olmadığını, bu önemli noktanın es geçildiğini ve “ben”, “biz”, “bizimkiler”, “bizim cemaat”, “bizim hizmet”, “kardeş” anlayışının ön planda olduğunu görmekteyiz. Oysa hizmetlerin hepsi Allah’ta birleşiyor. Ya da birleşmelidir. Çünkü hizmetlerin hepsi O’nundur. Bunlar arasında bir ayrım yapılmaması gerekir.
İslâm ahlâkının en üstün mertebesi, iyilik ve nimetleri öncelikli olarak başkalarına tahsis etmek, kendisini ise geri planda tutmak, tenkit etmektir. Kendini beğenmenin İslâm ahlâk ilkelerinde yeri yoktur.
Cemaatlerde bu yönü ile ahlâkın zayıf kaldığını görmek, insanı cidden üzüyor. Metot, hal ve gidiş itibariyle İslâm ahlâkına uyanlara sözümüz yoktur. Maksadımız kimseyi yermek değil, eksikleri tespit edip tamamlanmasına katkı sağlamaktır.
Ben bu toplumda gözü ve gönlü açık olarak yaşayan birisiyim. Bizim toplumumuzda cemaat ve tarikatların “biz bu kadar yardım ve destek aldık, filan yahut falan cemaate yahut hizmete de destek verilmelidir” diyenlere hiç rastlamadım.
Aksine, başka bir hizmet alanına tahsis edilecek desteklerin önünü kesip hepsini kendisi kapan açıkgöz cemaatleri üzülerek görmekteyiz. Bunun anlamı şu olmaktadır: “Sen değil, ben daha iyi hizmet ederim, sen bu hizmeti yapmaya lâyık değilsin, senin bu alanda yerin yoktur...” Böyle bir tavrı İslâm’ın onaylaması acaba mümkün müdür? Bu açılardan baktığımız zaman, cemaatlerin ve tarikatların önemli bazı engellerle karşı karşıya oldukları görülür.
O halde, ne yapmak gerekir? Tabi yapılacak çok şey vardır. Bunlardan biri eleştiri almak, diğeri kamuoyu araştırmaları yaptırmak yahut dar çerçeveli çevre araştırmaları yapmaktır. Eleştiri bakımından en mahrum kesimin cemaatler kesimi olduğuna inanıyoruz. Çünkü cemaatleşme ve tarikatlaşmanın tabiatında eleştirilmemek keyfiyeti yatar. Eleştiren mürit ve mensup olamaz, bağlı olamaz. Belki asi kabul edilerek dışlanır.
Tarikat ve cemaatlerin en çok değer verdikleri şeyin teslimiyet olduğu görülmektedir. Oysa teslimiyetin nasıl ve ne olduğunu Kur’an-ı Kerim bize haber vermiştir. “Ben bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim olmakla emr olundum.” (Ğafir, 40/66) “İlahınız tek ilah’tır. O halde O’na teslim olun.” (Hac,22/34)
Evet, İslâm’da teslimiyet vardır; fakat bu kullara teslim olmak değil, belki Allah’a, dolayısıyla O’nun elçisine teslim olmaktır. Bu söylediğim, cemaat ve tarikatlarda saygı ve disiplin olmayacak anlamında değildir. Saygı göstermede ötekini de dikkate almak, öteki cemaate yahut tarikata da aynı mesafede durabilmek, öteki ilim sahibine de aynı derecede değer vermek gerekir. Çünkü Allah katında kimin daha isabetli, daha makbul ibadetli, daha Salih amelli, daha halis niyetli olduğunu ancak Allah bilir. O halde, ‘ben’den şikâyet etmeli, ben iyi değilim diyebilmeli...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi