Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Başkentler başkenti Kudüs

Başkentler başkenti Kudüs

Sezai Karakoç’un ‘başkentler başkenti’ diye bir ifadesi var. Bunu Mesih’in kenti Kudüs’e uyarlayabiliriz. Bu yılın ortalarında Beyrut’a yaptığımız bir seyahatte Filistin Alimler Birliği Başkanı Ahmet Beytavi’yi sinevizyon tertibatı aracılığıyla dinledik. Konuşmasında Beytavi, bu şehrin aynı zamanda Mehdi’nin şehri olduğunu ve hilafetin yeniden dirilişine tanıklık edeceğini ve geleceğin başkenti olacağını söyledi. Bu husus tevile açık olmakla birlikte böyle bir özelliği var. Esasında bu şehir Peygamberlerin şehri ve başkentidir. İslâm literatürüne göre, bu şehrin birçok anlamı vardır. İlk Kıble, İkinci Mescit (Kabe’den sonra yapılan ikinci mescit) ve Üçüncü Harem, İsra ve Mirac Yurdu, Peygamberlerin Gönderildiği Şehir (Mehbatü Vahy) ve Makber-i Enbiya, Ardu’l Miad (Ehl-i İslâm’ın ahir zamanda yeniden buluşma noktası veya ülkü ülkesi). Dolayısıyla bu şehir Mesih’le, Mabetle ve Mehdi ve büyük Peygamberlerle anılan kesişme ve nirengi noktasıdır.
İsrail son sıralarda Mescid-i Aksa’nın bulunduğu alanı Milli Öncelikler Bölgesi ilan etmiştir. Bu apaçık biçimde 900 dönümlük kutsal bölgenin Yahudileştirilmesi anlamına gelmektedir. Yahudileştirmenin merkezinde ise Süleyman Tapınağı’nın yeniden ve üçüncü defa tesisi ve inşaası vardır. Süleyman Tapınağı’nın inşaası Mescid-i Aksa’nın yıkılması veya en azından bu yeni yapı ile gölgelenmesi anlamına gelmektedir. 900 dönümlük bu kutsal mekânı Sultan Süleyman 1540 yılında bir surla çevirmiştir. Surlar dört kilometrekarelik bir alanı kapsamaktadır. Dünyanın sinir uçlarının bulunduğu ve buluştuğu nokta 144 kilometrelik kutsal alan ve mekândır. İşe bu alanı İsrail oldu bitti ile müsadere etmek ve kendisine mal etmek istemektedir.
¥
Dünyanın gözleri önünde melun ve meş’um emellerini 7 yıl içinde ikmal etmeyi planlamaktadır. Ben Gurion, Kudüs’ün yanlarındaki önemiyle alakalı olarak şunları söylemiştir: Kudüs olmadan İsrail’in ve Tapınak olmadan da Kudüs’ün anlamı yoktur...”
1897 yılında ve Basel’de yapılan ilk Siyonist Kongresinde Theodor Herzl şunları söyleyecektir: “Hayatta iken Kudüs’ü ele geçirmeye muvaffak olsam, katiyetle Yahudilerin kutsal saymadıkları mekanları ve yapıları bırakmaz ve yıkardım...” Golda Meir de bir benzeri söyleyecektir: “Kudüs bize ait bir şehirdir. Ayrıca Arap halkı diye bir halk da tanımıyorum...” Yahudiler Kudüs’e rabbani bir irade ile döneceklerini umuyorlardı. Dinî ve siyasi birçok revizyona ve değişikliğe gittiler ama hedeflerini unutmadılar. Bu hedeflerin başında da Filistin’i halis ve katıksız bir biçimde İsrail toprağı haline getirmek vardır. Elbette siyasi olarak Filistin’i katıksız bir Yahudi toprağı gördükleri gibi Herzl’in de ifadesiyle dinî olarak da Filistin’i katıksız bir Yahudi toprağı saymaktadırlar. Bugün aheste aheste bu planlarını yürürlüğe koymaya çalışıyorlar.
¥
Ben Gurion’a göre de, Kudüs ve Süleyman Tapınağı Kudsü’l Akdes’in yeryüzündeki akisleridir. Muhyiddin-i Arabi’nin tabiriyle söyleyecek olursak, bu mekân lübbü’l lüb yani özün özüdür. Müslümanlar açısından da böyledir. Zira, Müslümanlar hem Ahd-i Atik, hem Ahd-i Cedit (eski ve yeni dini sözleşme), hem de hatemiyet mührünün veya ahdinin de varisleridir.
‘Musa yaşasaydı bana tabi olurdu’ diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Öyleyse, Musa’nın mirası da bize aittir. Zaman ve mekân bize aittir. Zamanın ve İslâm’ın mucizesi karşısında bulunuyoruz. Şayet günümüzde Kudüs ve Filistin Yahudiler değil de Hıristiyanlar tarafından işgal edilmemiş olsaydı, Kur’an ve Sünnetin haberleri havada kalacaktı. Yahudilerin Arzı Mev’ud’a dönüşlerine işaret eden İsra Sûresi’nin 6. ve 104. ayetleri bugünkü pozisyona tam uygunluk arz etmektedir. Müslümanların Yahudilerle Şeria’nın doğu yakasında bulundukları pozisyonda karşılaşacakları ve harp edecekleri yönündeki hadis de tıpa tıp bugünlere işaret etmektedir.
Bu, hem Kur’an’ın, hem de zamanın mucizesidir. Daha doğrusu zaman ayeti Kur’an-ı Kerim ayetlerini tasdik etmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi