Faruk Çakır

Faruk Çakır

Mazlûmların ‘âh’ı mı tuttu?

Mazlûmların ‘âh’ı mı tuttu?

Bütün dünya, İsviçre’deki ‘gizli bir merkez’den yayın yapan “WikiLeaks” internet sitesinde yayınlanan ‘belge’leri konuşuyor. ABD’li diplomatların ‘merkez’e gönderdikleri ‘gizli’ rapor ve bilgi notlarını artık herkes biliyor.

Belgelerde Türkiye’yi de ilgilendiren iddiâlar var. Bu bakımdan belgelerin yayınlanması iç politika açısından da yeni tartışmaları alevlendirdi.

Peki, nasıl oldu da dünyanın jandarması ABD, bu bilgilerin pazara çıkmasına mani olamadı? Uzmanların ifadesine göre ABD, 11 Eylül 2001 ‘İkiz Kule’ saldırılarının ardından çeşitli istihbarat belgelerini rahat paylaşılması ve farklı birimlerin birbirinden haberdar olması için 3 milyon kişinin ulaşabileceği bir platformda tutmaya başladı. Irak’ta görev yapan istihbarat eri Bradley Manning de belgeleri bu sayede gördü ve kopyalayarak Julian Assange’ye (Wikileaks internet sitesinin kurucusu) verdi. Julian Assange siteye yapılan hacker saldırısına rağmen belgeleri yayınlamayı başardı. (Milliyet, 30 Kasım 2010)

Tabiî ki yayınlanan belgeler, yayınlanmayı bekleyen belgelerin ancak binde biri. Sözkonusu yayınlanmayı bekleyen belge sayısı 250 bin. Belgelerde hemen her ülkeyi ilgilendiren bilgilerin olduğu ifade ediliyor.

Yayınlanan belgelerde Türkiye’yi ilgilendiren konular ise, aslında sürpriz değil. Birebir aynı olmamakla birlikte, benzer ifade ve iddialar daha önce de gündeme gelmişti. Belgelerin açıklanmasıyla birlikte ortalık toz-duman oldu. Bakalım önümüzdeki günlerde yayınlanacak yeni belgeler nasıl karşılanacak?

Şu da var ki, bu belgeler kamuoyu nezdinde kabul edilen kanaatleri de bir yönüyle pekiştirmiş oldu. Diplomatların ve devlet idarecilerinin birbirlerine karşı hoş sözler sarfederken, asıl niyetlerini gizledikleri ortaya çıkmış oldu. Bu yönüyle de, açıklanan belgeler Türkiye kamuoyu açısından temelde tanıdık geldi.

Netice itibarıyla belgelerin yayınlanması ABD’yi sıkıntıya sokmuş görünüyor. Bizim için ‘normal’ görülen belgeler ya da ifşaatlar, ABD kamuoyu açısından sarsıcı olabilir. Bu belgeler böyle bir netice doğuracaksa, Iraklı ya da Afganistanlı mazlûmların âhının tuttuğu söylenebilir. ABD, en kuvvetli göründüğü bir zamanda kendi içinden hem de belgeli olarak vurulmuş durumda.

“Tarihin yeniden yazılacağı” sözleri çok iddialı olabilir, ama hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylemek mümkün. Diplomatların bundan sonra konuşurken ve rapor yazarken, raporlarının ve sözlerinin gizli kalmayacağını düşünerek hareket etmek isteyeceği söylenebilir.

Açıklanan ilk belgelerde İsrail’le ilgili fazla bir bilgi olmaması, belgeler yayınlanırken ‘gizli bir sansür’ün uygulandığı ihtimâlini de akla getiriyor. Bu belgelerden sonra ülkelerin birbirine iyi gözle bakması da zor olacak. Güven bunalımına sebep olan bu belgelerin açtığı yara, her halde kısa sürede kapanmaz. Meselâ, S. Arabistan’ın ABD’ye “İran’ı vur!” dediği iddiâ ediliyor ki bu iddialar İslâm ülkeleri arasında kurulmak istenen kardeşlik bağlarını temelden sarsacak şeyler.

Artık savaşlar silâhlarla değil, ‘belge’lerle yapılmaya başlandı. En iyisi, “En büyük hile, hilesizliktir” prensibiyle hareket etmek. Önümüzdeki yıllar, hilesizliği en büyük hile olarak gören ülkelerin kazançlı çıktığına şahitlik edecek...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi