Faruk Çakır

Faruk Çakır

Ölümden traj çıkarmak!

Ölümden traj çıkarmak!

Ne kadar unutulmak ve unutturulmak istense de, ‘ölüm’, bir gün bizim de kapımızı çalacak. Çağımız insanı ‘ölüm’ü hatırlamak değil, unutmak istiyor. Sebebi de belli: Ölüm sonrasına hazır değiliz!

Medyanın ölüm haberleri karşısındaki tavrı da çok dikkat çekici. ‘Çok satan medya’ya göre bazı ölümlerden ‘traj’ ve dolayısi ile ‘para’ çıkarmak da mümkün. Aynı anlayışa sahip olanlara göre bazıları ‘ölüm’ü hak ederken, bazıları hak etmiyor!

Geçen günlerde yine böyle ‘medyatik bir ölüm’ gerçekleşti. “Cemiyet hayatının ünlü ismi” olarak tanıtılan (Star, 15 Aralık 2010) “hatun kişi”nin vefatı, gazetelere çok farklı şekillerde yansıdı. Sanki, “Ölüm buna yakışmadı” dercesine haberler, yorumlar ve yazılar yayınlandı. En dikkat çekici olan da, yayınlanan haberlerin “hatun kişi”nin “müstehcen” sayılabilecek fotoğraflarıyla süslenmesiydi! Bu yaklaşımla ölümü, ölüm hakikatini ve ölüye saygıyı izah etmek mümkün mü?

Ölüme bile ‘magazin’ penceresinden bakarak insanlara hangi mesaj verilmek isteniyor? “Hasta olduğunu geç öğrendi” demekle “ölüm”ü tamamen sebeplere havale etmiş olmaz mıyız? Hastalığını ‘erken’ öğrenen ölmüyor mu? O halde asıl olan; ölüm karşısındaki duruşumuzdur. Kendimize ve çevremize, “Ölüme hazır mıyız?” sorusunu sormak hiç aklımıza gelemeyecek mi?

Her problemde medyası suçlamak da çare değil, ama gel de suçlama... Genç bir “hatun kişi” ölünce, onun ölüm haberini hastalık öncesi çektirdiği ‘süslenmiş’ fotoğraflarıyla sunmak neye hizmet eder? Benzer yanlışlık ‘sanatçı’larla ilgili haberlerde de yapılıyor. Her hangi bir sanatçı ile ilgili bir haber, o sanatçının ‘arşiv’lerde bulunan ‘en müstehcen’ fotoğrafıyla sunuluyor. “Filan sanatçı yolda yürürken çamura saplandı” şeklinde bir haber dahi olsa, fotoğraf olarak zihinleri idlâl eden, gerçekte çirkin, müstehcen fotoğraflar kullanılıyor. Medyanın bu yanlışına da ciddî şekilde itiraz edilmelidir.

Medyanın ölüm haberleri konusunda iyi imtihan vermediğini başka haberlerde de görüyoruz. Daha da çarpıcı olan bazı yazar ve medya yöneticilerinin ‘ölümü hatırlamak istemeyişi’dir. Hatırlamak lâzım ki, İstanbul’un en meşhur mezarlığı olan Zincirlikuyu Mezarlığının giriş kapısına “Her canlı ölümü tadacaktır” âyet-i kerimesi yazıldığı için tepki gösterenler olmuştu. Bilmânâ şöyle diyorlardı: “Bu yazıyı görmek bizim yaşama aşkımızı öldürüyor, çalışma şevkimizi söndürüyor.”

Ölüm haberlerinin insanı dünyadan soğuttuğu ve bir nisbette ahirete hazırladığı ya da hazırlanmak gerektiğini akla getirdiği doğrudur. Tam da bu sebeple ‘ölüm’ü ve ölümden sonraki hayatı hatırlamalı ve hazırlanmalıyız. Yine bunun içindir ki, Peygamberimiz (asm) “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” buyurmuştur.

Medya, ölüm haberlerini magazin malzemesi yapıp ‘traj ve para’ kazanma sebebi olarak görmek yerine; insanların ikaz edilmesi için bir zemin olarak görmeli. Her ölüm haberinden sonra “Bu gerçek benim de başıma gelecek. Peki ya, ölüme hazır mıyım? ‘İmtihan’ı kazanabilecek miyim? Kazanmak için daha fazla gayret sarfetmeliyim” diye düşünelenlere ne mutlu...

Vefat haberlerinin “ahiret hayatını öğrenmeye” vesile olmasını ve medyanın da bu yönde yayın yapmasını temenni edelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi