Erdoğan-Colomb benzerliği

Erdoğan-Colomb benzerliği

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Christoph Colomb arasında çarpıcı benzerlikler bulunuyor. İkisinin de ilginç keşifleri var.

Amerika’nın kâşifi sayılan Colomb, Cenova doğumlu bir denizci. Dünyanın yuvarlak olduğuna, sürekli Batı’ya giderse, Hindistan’a ulaşabileceğine inanıyor. Önce Portekiz kralının kapısını çalıyor. Ancak yardım talepleri karşılanmayınca, İspanya Kraliçesi İzabella’nın yanında alıyor soluğu.

Endülüs İslam medeniyetinin son kalesi, Granada’nın da düşmesi ile İspanya Colomb’un rüyalarının gerçekleşmesi için gerekli desteği veriyor.

1492’de Hindistan’a varmak üzere yola çıkılıyor. Sürekli Batı’ya… Hep Batı’ya gidiliyor. Bu muamma yolculuk günlerce sürüyor. Hindistan sahillerine çıkılacağı düşünülürken, Amerika keşfedilmesin mi? O gün bugün, bütün yollar Amerika’ya çıkıyor.

Başbakan da Colomb gibi sürekli Batı’ya… Hep Batı’ya yolculuk etti. İlginçtir, Colomb Hindistan’a varamadı. Ama Başbakan, Colomb’un sürekli Batı’ya gidilirse, Doğu’ya ulaşılabileceği tezini doğruladı. Sürekli Batı’ya giderek, Doğu’yu keşfetti.

Bilmem ki, Başbakan’ın bu keşfinde Ahmet Davutoğlu’nun rolü nedir! Sözgelimi Ali Babacan Dış İşleri Bakanı olmaya devam etseydi, yollar yine Doğu’ya çıkar mıydı?

Hakkını yemeyelim şimdi, gerçi Başbakan zaten Doğu’nun varlığını biliyordu. İnsan kendisinin de içinde yaşadığı yeri bilmez mi! Ancak ilk başlarda, kadro olarak “İslam medeniyetinin yenildiği” gibi bir ön kabulleri vardı. O bakımdan Avrupa Birliği, bir medeniyet projesiydi. Az mı gittiler geldiler! AB’nin kapısını az mı aşındırdılar!

Belki bu keşifte, Batı’nın, Türkiye’nin AB üyeliğine vize vermemesinin de payı vardır. Hoş, AB’nin giderek cazibesini yitiren bir acuzeye döndüğü de bir gerçek.

Şengen vizesi umarken Şamgen vizesi bulmak kaderin bir cilvesi işte… Ama sakın bu durumdan şikayetçi olduğumuz sanılmasın. Doğal olanı da bu, doğru olanı da… “Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü” felsefesi hiçbir şey kazandırmadı bize. Demek zihinlerdeki sınırlar kalkınca, aramızdaki yapay sınırlar da kalkıyor(muş).

İslam ülkelerinden her birinin diğerinin ‘mütemmim cüzü’ olabileceğinin keşfi, en az Amerika’nın keşfi kadar önemlidir. Biz zaten bir olan elmanın birbirini bütünleyen anlamlı parçaları değil miyiz? Bazı gerçekleri, ilk anda fark etmeyebiliyor insan. Büyüklüğünün, potansiyelinin farkında olmayabiliyor. Gerçeklerin görülebilmesi için, bazen kendine başkasının gözüyle, bazen de uzaktan bakmak gerekiyor. Bazı gerçekler de el yordamıyla ya da zamanla anlaşılabiliyor. Bazen doğru yolu bulmak, dolambaçlı ve meşakkatli yollardan geçmekle mümkün olabiliyor ancak.

Aklın dank etmesi için bazen bir musibet bin nasihatten evla oluyor.

Amerika’nın keşfi, nasıl yeni bir dünya demek idiyse, İslam dünyasının yeniden keşfi de yeni bir dünya demektir. Tabi bu, seçim sath-ı mailinde söylenmiş gönül okşayıcı söz olarak kalmazsa…

Sınırların kalkması, sınırsız özgürlük bahşedecektir bizlere. Bundan vatan evladı olan kim memnun olmaz ki!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi