Faruk Çakır

Faruk Çakır

Çirkin reklâmlar dursun!

Çirkin reklâmlar dursun!

Başta televizyonlar olmak üzere; gazete, dergi ve ‘sanal âlem’ vasıtalarının reklâmlar olmadan yayınlarını devam ettirebilmeleri neredeyse mümkün değil. Bu bakımdan medya, reklâm veren firmalara muhtaçtır. Elbette bu muhtaçlık, karşılıklı bir muhtaçlık olarak anlaşılmalı. Çünkü firmalar da medya vasıtalarına muhtaçtır, onlar da yaptıkları reklâmlarla ürünlerini tanıtıp satış imkânı bulabiliyorlar.
Başka ülkeleri bir yana bırakırsak, Türkiye’deki uygulamada ciddî yanlışlar olduğu ortada. En başta, ilgili ve ilgisiz her türlü reklâmda ‘kadın’lar malzeme olarak kullanılıyor. Yeri geliyor araba lastiği reklâmında, yeri geliyor ‘tır’ reklâmlarında kadınların ‘müstehcen malzeme’ olarak kullanıldığı görülüyor.
Hayret edilmesi gereken başka bir nokta da, kadın haklarını savunmak için yola çıkan ‘feminist’lerin bu konuda susmaları, kadınların ‘malzeme’ olarak kullanılmasına itiraz etmemesidir. Elbette bu yanlışa itiraz eden az sayıda ‘feminist’ de vardır, ama bunların sesi yeterince duyulmuyor, duyurulmuyor.
Hükmen ‘çirkin’ ve müstehcen reklâmların devam etmesinde, bu reklamları yayınlayan yayın organlarının da sorumluluğu var elbette. Türkiye şartlarında baştan aşağı ‘müstehcen’ reklâmların hazırlanması başlı başına bir hata. Ama bunlara itiraz etmeden sayfalarını açan, özellikle ‘mütedeyyin patronlar’ da ikaz edilmeli.
Son yıllarda, şahsî hayatlarında ‘mütedeyyin’ olan bazı ‘patron’ların medya dünyasına adım attıklarına şahit olduk. Ne var ki bu patronlar, iş reklâm almaya gelince ‘mütedeyyin’ davranmıyorlar. Daha da çarpıcı olan, inancı gereği alkollü içki içmeyen bazı patronlar, içmedikleri alkollü içkilerin gazetelerinde reklâmlarına müsaade ediyorlar.
Bu yanlışların devam etmemesi gerek. İstense ve arzu edilse, reklâm verenler de ‘mütedeyyin’ gazetelere uygun reklâm materyalleri hazırlayabilirler. Reklâm verenler açısından bunun yapılması da ‘ayıp’ değil. Nihayetinde Türkiye’deki müşterilerin büyük çoğunluğu ‘mütedeyyin’ değil mi? Diyelim ki bir giyim eşyasının reklâmı hazırlanacak. Bunun için hazırlanan reklamın ‘müstehcen fotoğraf’la süslenmesi şart mıdır? Bu ürünleri sadece müstehcen giyimi tercih edenler mi kullanır? Aynı şekilde mobilya üreten bir firma, reklâmlarda başörtülü bir fotoğraf kullansa garip mi kaçar? Hem reklâmlarda kullanılan aile fotoğraflarında niçin hiç başörtülü ‘nine’ olmaz? Başörtülü ninelerin olduğu aileler ‘müşteri’ değil mi?
Türkiye’de yayın yapan Amerikan orijinli bir TV kanalı, gazetelere verdiği reklamlarda iki farklı malzeme kullanmış. Bu durumu diline dolayan bir gazete de “Amerikan yalakalığı” (Sözcü, 27 Ocak 2011) diye firmayı eleştirmiş.
İki ya da daha çok sayıda reklam malzemesi hazırlamayı kınamak yersiz. Ama sözkonusu hadisede ‘muhafazakâr kesim’ için hazırlandığı ifade edilen ve bazı gazetelerde yayınlanan reklâm metni/ materyali de gerçekte ‘muhafazakâr’lığa uygun değil.
Farklı reklam metni hazırlanması bazı gazetelerin talebiyse takdire değer, ama açıkçası böyle olduğunu tahmin etmiyoruz. Ama bu talebin mutlak sûrette dile getirilmesi ve uygun olmayan reklâmların ‘mütedeyyin’ okuyucuların tercih ettiği gazetelerde yayınlanmaması gerekir.
Bu noktada birinci sorumluluk, sahipleri ve okuyucuları mütedeyyin olan medya vasıtalarında, gazete ve televizyonlardadır. Müctehcen reklâmlar kesin bir dille iade edilmeli ve “müstehcen olmayan reklâmların hazırlanması’ talep edilmelidir. Aynı zamanda bir ‘müşteri’ olarak talebimiz budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi