Be Mübarek Adam!

Be Mübarek Adam!

Mısır, Kızıldeniz oldu, geliyor üstüne!

Be Mübarek adam! Direnmenin, inadın yarar getirmediği anlar vardır. Milyonlar sel olmuş akıyor; belli ki barajın kapakları açılmış, bentler patlamış. Yanardağ lav püskürtmeye başlamış; üstünde oturmak hiç akıl kârı mı?

Ülkeni seviyorsan çek git! Bu saatten sonra durmak, koltuğa yapışmak hizmet değildir. Kaldı ki, 30 yıl oldu; hizmet edecek idiysen, bugüne kadar etmeliydin. Ya da başka bir deyişle bu ana kadar ettiğin hizmetler (!) kâfidir. Bundan sonra gölge etme, başka ihsan istemez.

Ülkeni sevmeyi bırakalım bir kenara… Zira ne kadar sevdiğin alemin malumu… Can tatlıdır; kendini seviyorsan çek git! Tanrıysan da, bu halk, artık senin tanrılığını kabul etmez. Firavunluk bitti.

Bu aşamadan sonra yapılacak şey, canını kurtarmaktır. Herhalde sana kucak açan bir ülke bulunur. Çek git! İnadın sırası değil.

Hoş, siz ulular (!) insan sınıfından olduğunuzu kabul etmezsiniz ya… Biz yine de insan olduğunuz varsayımından hareketle vicdanınıza sesleniyoruz: Bir nebzecik insanlık lütfen! Kaldıysa tabi… Bunca döktüğünüz kan yetişir! Daha fazla direnmek, kan dökülmesi demektir. Gerçi, ihtilaller kan dökülmeden gerçekleşmez… Fakat iktidardayken milyonların kanına girdiniz, bari giderken kan dökmeyin. Bu sizin kanınız bile olsa, yazıktır.

Halktan yana bir umudunuzun kaldığını sanmıyorum. Hâlâ baş tacı edileceğinizi düşünmüyorsunuz herhalde. Zaten halktan bir beklentiniz hiç olmadı ki! Umduğunuz dağlara da karlar yağmadı mı? Amerika’dan yana umutlarınız suya düşmedi mi? Bunca yıl hizmet ettiğiniz efendilerinizin, dar günde sahip çıkmamasının verdiği hayal kırıklığı müthiştir; anlayabiliyorum. Bu kaderine terk edilmişlik ölümden beterdir.

Be mübarek adam! Bu durumda, halka güvenme, hakka güvenme, hatta Amerika’ya güvenme… Kim ayakta tutacak seni! Bırakıp çekip gitmek akıllıca değil mi?

Gereksiz inatlaşma, işi zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz.

Nasıl ki, ölüm mukadderdir; onu tehir etmek, ötelemek dahi mümkün değildir. Bunun gibi güç gösterisini abartmak da saltanatın ömrünü uzatmaya yetmeyecektir.

Bir Musa çıkacak, Firavun’u Kızıldeniz’e dökecektir.

♦♦♦♦♦

Hüsnü Mübarek ne kadar ismiyle müsemma mübarek bir adamdır, bilemem. Lakin, bir nebzecik ismini taşımış olsaydı, halkını bu kadar karşısına almazdı; bu durumda halk da onu karşı durmazdı.

Duyduğum, bildiğim kadarıyla pek de mübarek bir adam olmadığıdır. En azından halkı onu mübarek adam olarak görmemektedir.

Halkının saygı duymadığı bir adamın mübarekliğinden söz edilebilir mi?

Tam 30 yıl, ülkesini bir Firavun gibi yönetti. Milyonlarca insan öldürdü. Koca Mısır’ı hapishaneye, çilehaneye çevirdi. Ne özgürlük bahşetti, ne refah… Doğrusu bu akıbeti hak etmediği söylenemez. Onun için ne ardından gözyaşı döken olur ne yazık oldu diyen; çok özel dostları, efendileri dışında…

Bilmiyorum sesim ulaşır mı? Ama ben yine seslenmek istiyorum: Be Mübarek adam! Gel, inadı bırak.

Mısır, Kızıldeniz oldu, geliyor üstüne. Belli ki, bir Firavun daha tarih olmaktadır. Musa Firavun’u Kızıldeniz’de boğmuştu. Çağdaş Firavun’u ise sel olup gelen kalabalıklar boğmaktadır.

Hâlâ yıkılmamasına gelince; Firavunlar bir vuruşta yıkılmazlar. Ceberut adamların saldırganlıkları, güçlerinden değil, acziyetlerindendir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi