Faruk Çakır

Faruk Çakır

Bütün zalimlerin sonu aynıdır

Bütün zalimlerin sonu aynıdır

Her kademedeki ‘zalim idareci’ler kabahatlidir, kınanmayı ve ikâz edilmeyi hak ediyor; ama en az onlar kadar bu zulümlere sessiz kalanlar da kınanmayı hak etmiyor mu?

Mısır’daki ‘isyan’ iyice alevlendi. 30 yılı aşkın bir süredir ülkeyi idare eden Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, ‘gitmemek için’ dirense de işinin kolay olmadığını her halde kendisi de anlamıştır. Nitekim, yaptığı bir açıklamada “Kaos olur diye istifa etmiyorum” anlamında beyanda bulunmuş. Ne kadar da ‘ince’ düşünceli, değil mi? Gitmeye hazır, ama yine de ülkesini düşünüyor!
Sürekli hatırlatıyoruz, yine tekrarlamak icap edecek: Meseleye, Mısır’ı yöneten bir idareci olarak bakarsak doğru neticelere ulaşamayız. Önemli olan isim ve resim değil. Mısır’da yaşananların benzerleri her ülkede az ya da çok var. Bu sebeple nerede ‘zalim’ varsa, en başta oradaki ‘âlim’lere iş düşer. Mutlak surette zalimlere itiraz edenlerin en başında ‘âlim’ler gelmeli. ‘Âlim’ denince de akla sadece ‘ilâhiyatçı’lar gelmemeli.
Bugün ya da yarın gitmese bile Mısır Cumhurbaşkanının uzun süre iktidarda kalabileceğine ihtimal veren yok. Başta Amerika olmak üzere dünya ülkeleri “Mübarek sonrası”nı konuşup tartışmaya başladı bile. Velev ki Hüsnü Mübarek bugün yarın gitmemiş olsun, gerek Mısırlılar ve gerekse dünya milletleri nezdinde ‘hükmen’ mağlûp ve iktidardan uzaklaşmış konumdadır.
Mısır’daki ‘isyan’ın camilerde kılınan Cuma namazı sonrasında başlamış olmasını Türkiye’de yaşayan ‘laik’ler anlamakta zorlanıyor. Nitekim, bazı yazarlar “Böyle iş mi olur” türü yazılar yazdılar. Bu tesbite itiraz ise, Mısır’da yaşayan ve ‘isyan’ın içinde bulunan Amr Şalakani’den geldi. Bir kaç gündür “İsyan günlükleri” yazan Şalakani, “İslâmcı ya da seküler, Hıristiyan ya da Müslüman, tek bir şey yapmaya çalışıyoruz. Demokrasi için uğraşıyoruz. Diktatörümüzden kurtulmaya çalışıyoruz. Ben İslâmcı değilim. Gündemlerini de sevmiyorum. Ama olsun, demokraside bunu konuşalım istiyorum. Bizi, kim olursak olalım, dinlemeyen Mübarek’e beraber bağırıyoruz” demiş. (Radikal, 4 Şubat 2011)
Bu ‘kavga’ sırasında anlamlı bir çağrı da Katar’da yaşayan Yusuf El Kardavi’den geldi. Kardavi, isyanı “İhvân-ı Müslimîn”in başlattığını ileri sürüp, ‘laik dünya’ya el altından ‘Mısırlılara destek olmayın’ diyenlere itiraz ediyor. “(Bu) Gençlerin zulme karşı olan isyanıdır. İhvan başlattı diyen varsa, yanılıyorlar. Namaz kılanları görünce İhvancı dediler. Oysa Mısır halkının yüzde 80’i zaten namazını kılar. Bunu bilmiyorlar mı? (Başta) Gençlere, dayanın diyorum, sabredin, meydanı bırakmayın. Cihadların en hayırlısı zalim sultana karşı hakkı söylemektir” diye seslenmiş.
Mısır’daki gelişmeleri yorumlayan çok sayıda uzman bu hataya düştü. “Mübarek giderse kim gelir?” sorusunu en öne alıp, bir bakıma Mübarek yönetiminin devam etmesine çanak tuttular. İkide bir Mısır’ı İran’la kıyasladılar. Öyle bile olsa, milyonların itirazı hiç dikkate alınmayacak mı? Mısır halkı kendini toptan intihar mı etmek istiyor ki, onların ne istedikleri, ne dedikleri kulak ardı ediliyor?
Tarih şahittir ki bütün zalimlerin sonu hüsrandır. Dünyadaki bütün zalimler, Mısır’da yaşananlardan ders alsın İnşâallah. Aynı zamanda Mısır’da yaşananlardan ‘âlim’lerin alacakları ders de var elbette...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi