Faruk Çakır

Faruk Çakır

Milletin anlaması önemli

Milletin anlaması önemli

Genelkurmay, bir açıklama yaparak “Balyoz” darbe planı iddiasıyla tutuklu olanların “Hâlâ neden tutuklu?” olduklarını sormuş. Hatırlanacağı üzere daha önce kimileri muvazzaf 163 personel tutuklanmış, tutuklu avukatları da mahkemeye müracaat edip “tutukluluğun sona ermesi”ni talep etmiş, neticede talebi görüşen mahkeme ise “tutukluluğun devamına” karar vermişti.
İşte bu karar üzerine, Genelkurmay internet sitesinde “Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin görevli ve emekli 163 presonelinin tutukluluk hâlinin devamını anlamakta güçlük çekilmektedir” ifadesine yer verilmiş. Aynı açıklamada, mahkeme kararının da bir kopyası kamuoyu ile paylaşılmış. (Akşam, 7 Nisan 2011)
Kabul etmek lâzım ki her kişi ve kurumun bazı konuları, bazı noktaları ve bazı gelişmeleri ‘anlamama’ hakkı da vardır. Dolayısı ile herhangi birine “Niçin anlamıyorsunuz?” sorusunu sorma hakkımız yok. Ancak, böyle durumlarda karar mercii “mahkeme”ler olduğuna göre sorunun asıl muhatabı onlardır. Anlaşıldığına göre onlar da zaten bu husustaki tutukluluğun devamına karar vermişler. Bu karara itiraz etmek isteyenler de yine mahkemeye müracaat etmelidirler. Bu noktalarda halka yapılan şikâyetlerle yol almak ve yol açmak mümkün değil.
Prensip olarak yargılamanın ve mahkeme safahatının hızlı ilerlemesi gerektiği doğrudur. Ayrıca uzun tutukluk süreleri de yanlıştır. Fakat bu noktada da yine müracaat yerleri mahkemelerdir. Mahkemelerin ‘âdil karar’ almalarına mani olacak, onları etkileme gücüne sahip kişi ve kurumların; açıklama yaparken çok daha dikkatli olmaları beklenir. Nitekim, geçmişte, yargılamaları devam eden ‘sanık’lar hakkında, “Tanırım, (onlar) iyi çocuklardır” diyen üst düzey yetkililer oldu ve bu beyanların ‘etki’leri de görüldü. Benzer yanlışların tekrarlanmasına müsaade edilmemelidir.
Tutuklanmalara sebep olan ‘planlar’ın darbe planı değil de, ‘seminer planı, ders planı’ olduğu iddia ediliyor. Elbette buna biz değil, markemeler ya da mahkemelerin tayin edeceği ‘uzman’lar (raporlarıyla) karar verebilir. Fakat şunu hepimiz biliyoruz ki, birileri her imkân ve fırsatta ‘darbe’ yapabilir. Dikkat edilsin, ‘Darbe planı yapabilir’ değil, ‘Darbe yapabilir’ dedik. Çünkü yakın tarihimiz maalesef sadece darbe planları değil, fiilî darbelerle doludur. 1950 öncesi örtülü darbeleri bir yana bıraksak bile, 27 Mayıs 1960’taki kanlı darbeyi unutmak mümkün mü? Ve devamında gelen 1971, 1980 müdahale ve darbeleriyle 28 Şubat süreci ‘plan’sız mı yapılmıştı?
Türkiye’de rüşvetin belgesi olmaz, ama darbenin planı olur ve olmuştur. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında bir komutanın “Darbe olgunlaşsın diye bir yıl bekledik” dediği, arşivlerdeki yerini çoktan almıştır. Fiilî darbe yapmış bir anlayışın, imkân ve fırsat bulduğunda yeni darbeler ve darbe planları yapması mümkündür. Dolayısı ile yapılan ‘plan’ları başka isimlerle açıklamaya çalışmak millet nezdinde itibar görmüyor.
Herkesin anladığı ve anlamadığı şeyler olur ve bu da onların tabiî hakkıdır demiştik. Milletin anlamadığı şey, fiilî darbe yapanlardan bu güne kadar hâlâ hesap sorulamamış olmasıdır. Ne 27 Mayıs’tan, ne de 12 Eylül ve sonrasında yapılan fiilî ve ‘plan’lı darbelerden henüz kanun önünde hesap sorulamamıştır. Darbecilere ve onlara destek olan anlayışa her defasında ‘sandık’ta hesap soran milletimiz, Türkiye’yi idare edenlerden bunu bekliyor ve istiyor.
Milletin anlamadığı ile ‘plan’cıların anlamadığı şey arasında sera ile süreyya kadar uçurum vardır, vesselâm!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi