Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Mevsimlik Çakma Ülkücüler

Mevsimlik Çakma Ülkücüler

Huyum kurusun; napiim?...
Duruyor duruyor geliyor aklıma ve yazmadan edemiyorum.
12 Eylül 2010 Anayasa referandumu öncesi bir “Bağımsız Ülkücü” kavramı attık ortaya; meydan karıştı. Bağımsız Ülkücüler, “evet bülbülü” mü olmadılar; müsvedde, yalaka, kemik yalayıcısı, hain mi olmadılar?!... Tüm kötü sıfatlar kullanıldı. Bu kirli dil, kullananların seviyesini ortaya çıkardı. Fikri olmayanların ancak hakaretle tatmin olabildiklerini cümle âlem gördü.
Oysa kötü bir niyetim ve iktidardan nemâlanma diye bir beklentim yoktu. Sadece bir durum tespiti yapmıştım. Bazı okumuş yazmış Ülkücüler, kurt kapmasından falan korkmadan, sürüden ayrılmışlar, kendi başlarına karar verir olmuşlardı ve Anayasa değişikliğine “evet” diyorlardı. Çünkü 1970’lerde öğrendikleri Ülkücü öğretiler ve daha sonra okudukları kitaplara göre 12 Eylül darbecilerinin Anayasası değişmeliydi ve buna bir yerlerden başlanmalıydı. Hiçbir menfaat beklemeden “evet” demişlerdi. Bağımlı partizan Ülkücüler, o zaman evet diyenlerin 12 Haziran seçimlerinde vekillik beklediklerini zannediyorlardı. Gördünüz; dedikleri pek tutmadı. Meselâ, Bağımsız Ülkücü kavramını, kampanya döneminde içi doldurulmuş şekilde ve bilinçli olarak işleyen bu satırların yazarı, eş-dost teşvikine rağmen, aday olmayı aklından bile geçirmedi.
12 Haziran seçimleri yaklaşırken bir de gördük ki, partizan Ülkücüler, baraj altı tehlikesiyle, herkese kucak açmışlar. Kimler yok ki o kucaklarda!... Herkes var neredeyse, sadece nitelikli Ülkücüler yok. Mesela Vedat Bilgin yok... Mansur Yavaş yok... Kimler var?... Ömründe bir kere bile Ülkü Ocağının kapısından içeri girmemiş bir sürü “Çakma Ülkücüler”... Oportünist bir zihniyetle, oy getirsin ve baraj altına düşmekten kurtulunsun diye “Çakma Ülkücüler” doldurulmuş listeye...
Sokak sokak vatan savunma davası yapan Ülkücüler listelere konmaz veya seçilemeyecek yerlere konurken, bir eli yağda, bir eli balda olanlar listelere alınarak taşra kurnazlığı mı yapılıyordu? Doktriner düşüncenin semtine hiç uğramamış insanlar seçilecek sıralardan aday yapılırken, Mamak zulmünü yaşayanlar için neler düşünülüyordu?
Bağımsız Ülkücüler, kendi bireysel güçleriyle dimdik ayakta dururken, partizan Ülkücüler, el kedisiyle fare tutmaya kalkışmışlar (Engin Ardıç olsa, bu durumda okkalı bir laf ederdi ama ben etmiyorum.); yazık!...
1970’lerin çilekeşleri, o zamanın gençleri, şimdinin yetişkinleri listelerde niye yoktu? Onlar kötü, “eski, müsvedde, hain”; listelere koydukları gerçek Ülkücü ha?... Yemezler!... Ülkücülüğün Ü’sünden habersiz, bir tek bile Ülkücü eser okumamış; kim bilir, mazide belki Ülkücülere düşmanlık bile yapmış adaylar listelerin kaymaklı yerlerine kurulurken, hangi sıfatla anılacaklar?
Ben söyleyeyim. Onlar için en uygun sıfat “Çakma Ülkücü”dür.
İlerde, siyaset sözlüklerinde “Çakma Ülkücü” kavramının karşısına, “Sadece seçim zamanı ortaya çıkan ve baraj altında kalma korkusuyla listelerin kaymaklı yerlerine kondurulan; ömründe bir kez bile Ülkü Ocağının kapısından girmemiş; Ülkücülüğün Ü’sünden habersiz mevsimlik Ülkücü” diye yazarlarsa, şaşmayınız.
Partizan Ülkücülerin çok kullandıkları bir tabirle “Ülkücü irade” durumun farkındadır ve Çakma Ülkücülere prim vermeyecek kadar uyanıktır. Böyle biline.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi