Faruk Çakır

Faruk Çakır

Kıbrıs aynası

Kıbrıs aynası

Kıbrıs denince aklımaza yarım asra yaklaşan ve bir türlü çözülemeyen problemler geliyor. “Türk tarafı” ve “Rum tarafı” olarak isimlendirdiğimiz adanın tarihi de hayli dikkat çekicidir. Tarih boyunca çeşitli işgallere maruz kalan Kıbrıs adasında şu anda söz hakkımızın olması, rahmetli Adnan Menderes ve ekibi sayesinde olmuştur.
“Kıbrıs Barış Harekâtı” sonrasında da Kıbrıs gündemimizde olmuş, ama bu daha çok siyasî yönlerin tartışılmasıyla sınırlı kalmıştır. “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin ilânından sonra da yine maddî ilişkiler, yapılan yardımlar gündemi meşgul ederken; asıl yapılması gereken “manevî yatırım”lar nedense yapılamamıştır. Bu bilerek yapılan bir tercih midir, yoksa imkânsızlıktan ve bilmezlikten mi kaynaklanmıştır, ayrıca tartışılabilir.
KKTC Din İşleri Başkanı Doç. Dr. Talip Atalay’ın yaptığı tesbitler, hepimizi yakından ilgilendirmeli. “Yavru vatan”ı sadece maddî gelişmelerle değerlendirmek son tahlilde Türkiye’nin kazanması değil, kaybetmesine sebep olabilir. Çünkü insanların kalbini kazanamayan yardımlar, neticesiz demektir. KKTC Din İşleri Başkanı, pek çok konuda sıkıntılarının olduğunu belirtmiş ve bu sıkıntıların acilen çözülmesi gerektiğini de hatırlatmış.
Atalay, “Kıbrıs Türk toplumunun geçmişine baktığınız zaman Kıbrıs’ta Cuma namazları ve bayram namazları çok önemli olmuştur . Geçmişte öğretmenler eşliğinde çocuklar Cuma’ya götürürlermiş. Dünyada kandilde tatil olan tek ülke burasıdır” demiş.
Rum kesimindeki, ergenler arasında yapılan bir araştırmada hayatında kiliseye hiç gitmemişlerin olanların nisbetinin yüzde 1 (yüzde bir) olduğu, fakat Türk tarafında bu oranın yüzde 38’i (yüzde otuzsekiz) bulduğunu bildiren Talip Atalay, “Camiye gitmek gitmemek herkesin kendi elinde, ancak bu bizim kültürümüzdür. Bu şekilde eğitim vermemiz gerekmektedir” şeklinde konuşmuş. (Cihan haber ajansı, 21 Mayıs 2011)
Atalay’ın anlattıklarından öğreniyoruz ki, KKTC’de 192 cami var ve bu camilerin 30-40 tanesine yakını (aslen) kiliseymiş. Atalay, uzun vadede belki de bu camilerin (her halde ‘tarihî eser gerekçesiyle) ellerinden alınabileceği endişesini de taşıyor.
Rum kesimindeki genlerin yüzde 1’i kiliseye gitmemişken, KKTC tarafında camiye gitmeyenlerin nisbetinin yüzde 38 olması ciddî bir alarm değil mi? Dikkat edelim, ‘camiye gitmek’ten bahsediliyor. Bahse konu olan ‘5 vakit namaz kılanların sayısı’ değil. Bununla birlikte “Dünyada ‘kandil’lerde tatil olan tek ülke”nin KKTC olduğunu ben de yeni öğrendim. Kandillerde tatil, ama camiye gidenlerin nisbeti düşük. Bu da derin çelişkilerden biri değil mi?
Anlaşılıyor ki KKTC’de yaşayanlar ‘din eğitimi’ noktasında çok ihmal edilmiş. “Yavru vatan” demişiz, maddî sıkıntılar için mücadele etmişiz; ama işin manevî yönüne hiç dikkat etmemişiz. Bu tabloyu başka türlü yorumlamak, değerlendirmek ve tahlik etmek mümkün mü?
Aslında Kıbrıs aynasında kendimizi de değerlendirmek durumundayız. Şükürler olsun Türkiye’de camiye gidenler çok; ama bu sıkıntıların aşıldığı anlamına gelir mi? Onların durumu içimizi acıtırken, bu tabloda bizim de sorumluluğumuz olduğunu akıldan çıkarmamalıyız.
Türkiye’yi “idare edenler”e “KKTC’ye yaptığınız maddî yardımların tartışmasını bir yana bırakıp, manevî yatırımları ne zaman başlatacaksınız?” diye sormak gerekmez mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi