Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Bu Ramazan Ramazanlaşalım dedim ama

Bu Ramazan Ramazanlaşalım dedim ama

Her Ramazan ayı başlarken kendi kendime söz verip derim ki:
“Bu Ramazan, mübarek ayın muhtevasına uygun hareket edeyim.”
Lakin yine olan oldu ve daha ilk günden itibaren, oruç ayının muhtevasından uzak meselelerle uğraşmak zorunda kaldım.
Ramazan ayında şeytanlar bağlanırmış. Doğru, hakiki şeytanlar bağlanıyor. Çünkü sabrettiğinizde ve besmele çektiğinizde, rahatlıyorsunuz ve şeytan sizi bunaltmıyor.
Yalnız insan suretindeki şeytanlara ne Ramazan söküyor ne sabrın faydası oluyor ne de besmele falan çekince gidiyor.
İnsanın gerçek şeytana gücü yetiyor da şeytanı temsil edenlere yetmiyor.
Demek ki, “Secde emrine karşı gelen gerçek şeytanlar, secdeye düşman olanlardan daha insaflı.” Geçelim.
.............
Kendim için olmasa da ülke geneli için şunu sevinerek ve mutlulukla ifade etmeliyim ki, Türkiye her yıl biraz daha Ramazanlaşıyor.
Şükürler olsun, yurdumuzun her yanında, yöresinde, Ramazan ayı pek çok bakımdan insanlara refah, huzur ve güven veriyor.
Ramazan ayının en önemli özelliği; “gönüller arası iletişim köprüsü olmasıdır.” İşte bu köprü; din, dil, ırk ayrımı yapmadan kuruluyor.
Önceki gün Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın iftarı vardı. İstanbul Müftümüz Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı başta olmak üzere diğer inanç temsilcilerinin de katıldığı büyük bir davetti.
İftara başta din adamlarının yanı sıra sanat, siyaset ve medya dünyasından da pek çok isim katılmıştı.
Yeniden hizmete giren Galata Mevlevihanesi’ndeki iftarda, o kadar çok renkli simalar vardı ki, sokakta karşılaşsalar hem birbirlerini tanımazlar hem de selamlaşmazlardı.
Ramazan-ı Şerif’in mahiyeti, insanlar arasındaki her türlü perdeyi kaldırıyor ve kişileri bedenlerinden önce ruhlarıyla buluşturuyor.
Ramazan öyle bir hürmetli ay ki, Ahmet Misbah Demircan’ın da ifadesiyle; “Galata Mevlevihanesi bir tebessüm bahçesine dönmüştü.”
............
Beyoğlu’na iftara giderken gördüklerimi aktarayım.
Üsküdar iskelesine vardığımda, iftara yaklaşık bir saat kalmıştı ve iskelenin önündeki kuyruk durmadan uzuyordu.
İnsanların ikişerli üçerli dizildiği güzergâhı izleyerek, yolun sonuna geldiğimde iftar sırası olduğunu anladım. Tekrar geriye dönerken, sıraya girenleri inceledim.
Lafı uzatmayacağım, kimsenin karakter tahlilini de yapmayacağım ama bu ülke gerçekten huzuru, güveni ve istikrarı çok hak ediyor.
İftara bir saat kala; zengin fakir, aç tok, oruç ya da değil, çoluk çocuk, ihtiyar genç; insanlar sıraya girmiş bir iftar anını yaşamak istiyorlar.
Beyoğlu’na çıkarken kafa çekilen meyhanelerin içinden geçerek gittim. Orada da çoğu yabancı turist olmak üzere insanlar rahat rahat içkilerini yudumluyorlardı.
İftardan sonra İstiklal Caddesi’ni boydan boya geçtim ve yine her renkten, her dilden, her dinden, yüzlerce insanın kendi hayatını yaşadığını gördüm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi