Faruk Çakır

Faruk Çakır

Fikir ehli yavaş yavaş onlara geliyor!

Fikir ehli yavaş yavaş onlara geliyor!

Ne yazık ki Türkiye, laikliğin en katı uygulandığı ülkelerden biri. İşin ehli uzmanların ifade ve tesbitlerine göre Türkiye’deki laiklik, Rusya ve Fransa tipi laiklikten örnek alınmış. Farklı zamanlarda değişik anlayışlar olsa da ülkemizdeki uygulandığı şekliyle laiklik, genellikle inançların yaşanmasına engel olacak şekilde yorumlanmıştır.

Laikliğin çok tartışıldığı ülkelerden biri de Fransa’dır. Yine uzmanların ifadesiyle Fransa, “İslâma en kapalı ülke” olarak da biliniyor. Le Monde Diplomatique yazarı Alain Gresh, laiklik tartışmalarıyla ilgili dikkat çekici değerlendirmelerde bulunmuş.
Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Fransa’da da devlet, Müslümanlar adına bir ‘temsilci’yle muhatap olmak istiyor. Bunun için de “Avrupa İslâmı” diye adlandırılan bir yapıyı teşvik ediyor. Le Monde Diplomatique yazarı Alain Gresh, Avrupa’daki “İslâmofobi”nin (İslâm korkusu) sadece sağ partilere has bir durum olmadığını, alışılmışın dışında “solcu” partilerin de bu tuzağa düştüğüne dikkat çekmiş. Yazar Alain Gresh, laikliğin; özellikle Müslümanları hedef aldığını da şöyle örneklendirmiş: “Bugün İslâm diniyle hiçbir ilginiz olmasa bile eğer adınız Muhammed veya Fatma ise sanki size karşı bir saldırı varmış gibi hissediyorsunuz. Çünkü örneğin iş başvurusunda veya ev kiralarken sürekli ayrımcılığa maruz kalıyorsunuz. Hükümet, ülkede laiklik sorunu olduğunu söylemeye çalışıyor, ancak bu tamamen yanlış. (...) Meselâ sözde ‘kamu alanlarında dinî simgeler taşınmamalı’ konusu... Ancak kimse rahibeler ya da dindar Yahudilerin kıyafetlerinin yasaklanmasını aklının ucuna getirmiyor. Burada sadece Müslümanların hedef alındığı apaçık.” (Taraf, 11 Nisan 2011)
Benzer hadiseler Türkiye’de de yaşandığı için Fransa’daki tartışmalar çok tanıdık geliyor. Meselâ, “yasakçı”ların dayandığı “kılık kıyafet yönetmeliği”ni ele alalım. Nedense o yönetmelikteki maddeler sadece “başörtüsü” sözkonusu olduğunda akla geliyor. Aynı yönetmelikte, “Etekler dizaltına kadar uzun olacak” denildiği halde bu hiç dikkate alınmıyor, hatta bunu hatırlatan yöneticiler “suçlu” ilân edilmeye çalışılıyor. Aynı şekilde memurların giyimlerinin “sade” olacağı da yazılı, ama buna da uyan yok.
Le Monde Diplomatique yazarı Alain Gresh, “Okulun önünde çocuklarını bekleyen başörtülü annelerin kınanması, acaba Fransa’da ortaya çıkmaya başlayan bir ‘aşırı laikliğin’ mi göstergesi?” sorusuna da şu cevabı vermiş: “Kesinlikle, 2004’teki başörtüsü yasasıyla [Fransa’daki devlet ilköğretim ve liselerinde uygulanan başörtüsü yasağına atıf var/FÇ] kavgacı bir laikliğin doğduğunu gayet iyi görebiliyoruz. İnsanlar, aslında günlük hayatta uygulanması gereken 1905 yasaları çerçevesindeki laiklik ile hayal ürünü laiklik fantazmaları arasındaki farkı ayırt edemiyorlar. Meselâ solun fantazması, laiklikle kadınların özgürleşmesini görmesi. (...) Laiklikle kadın hakları arasında hiçbir ilişki yok. Görüyoruz ki laiklik gitgide içine her şeyin tıkıldığı ve yalnızca Müslümanlara karşı kullanılan bir kavram hâlini aldı.” (agg.)
Böyle hakperest bir Fransız yazara “Türkiye’ye ve gerçeklere Fransız kalmış!” diyebilir miyiz? Türkiye’de yaşadığı halde hakikatlere “Fransız kalan” yüzlerce, belki de binlerce gazeteci, siyasetçi ya da “aydın” görünce Le Monde Diplomatique yazarı Alain Gresh gibilerin sayısının artması için duâ etmek gerektiğini hissediyoruz.
İnşaallah; hakperest aydınların sayısı artsın ve böylelere hidayet de nasip olsun. Âmin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi