Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Bir zamanlar ne millettik, ne hale geldik

Bir zamanlar ne millettik, ne hale geldik

İnsanın dili damağı kuruyor ve tutuluyor. Bu nasıl bir belaymış kimse tarif edemiyor.

İnsan desen insan değiller, Müslüman desen Müslüman değiller. Kâfir desen “kâfir” değiller. Hepsinden vazgeçtik “münafık” bile değiller.

Çünkü en azılı kâfirde de en azılı münafıkta da öyle veya böyle insani duygular vardır. Bunlar nasıl varlıklar ve ne hale gelmişler ki; akıl, mantık, düşünce ve fikir stop ediyor.

Bin yıldır İslam’a bayraktarlık yapan millet olarak ne hale geldik. Derlenmek, toparlanmak ve dirilmek zorundayız.

Bunun tek çıkar yolu da İslam’ın ve Kur’an’ın mesajlarına kulak vermek ve yerine getirmektir. İşte Cenab-ı Hak çok açık şekilde uyarıyor:



“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.

Hani siz birbirinize düşman kişilerdiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz.

Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (Al-i İmran, 103)



Rasûlullah (s.a.v) buyuruyor:

“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar.

Müslüman’dan bir sıkıntıyı giderenin, Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir.

Bir Müslüman’ın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)



Çok uzaklarda değil, daha yüz yıl öncesine kadar kalplerimizi birbirine Allah’ın ısındırdığı, ellerimizi birbirine Peygamberin tutuşturduğu ve kardeş yaptığı bir millettik.

Müslüman’ın Müslüman’a canı, malı, namusu emanetti ve bu emanete; bir rahmet, bereket ve nimet olarak sahip çıkılırdı.

Allah Rasulü’nün Mekke hayatı süresince bir ipek kozası zarafetinde ördüğü İslam kardeşliğini, Medine toplumundan sonra biz yaşatmış ve gerçekleştirmiştik.

Mekke Müslümanları ile Medine Müslümanları, Ensar ile Muhacirlerin kucaklaşması ve kardeşliğini, millet olarak biz üstlenmiş ve dünya toplumlarına örnek olmuştuk.

Efendimiz (s.a.v.) bir Yahudi’nin tahrikiyle, Evs ve Hazreç kabilesinden birkaç kişinin vuruşmaya başladığını işitince, büyük teessüre kapılmıştı.

O Yüce Rasul ki; bir mü’minin, diğer bir mü’mini, “kınama” edası taşıyan üslupla konuştuğuna şahit olunca, o kişiyi derhal tevbe etmeye çağırırdı.



Biz millet olarak böyle bir Peygamber’in ümmetiyiz. Umarım öyleyizdir. Umarım bizden hem bu dünyada hem mahşer günü yüz çevirmez.

Nasıl bu hale gelindiğini sorgulamaktan herkes yorgun düştü. Bu yorgunluktan çıkmak için elimizde reçetelerimiz var.

Artık vakit kaybetmeden reçetelerimizde yazılı ilaçlarımızı millet olarak kullanmalıyız.

“Ülkümüz vatan ve millet bütünlüğüdür.” Hiç olmazsa bu noktada ittifak ederek, bu kan ve vahşeti durdurmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi