Faruk Çakır

Faruk Çakır

“Sanal âlem” ne kadar güvenli?

“Sanal âlem” ne kadar güvenli?

Küçükten büyüğe hepimizi tehdit eden ciddî bir tehlike ile karşı karşıyayız, ama bu tehlikenin çok da farkında değiliz. Ortaya koyduğumuz tavır, “Düşmanını seven mazlûm”u hatırlatıyor.
“Sanal âlem” dediğimiz internet âlemi, ortaya koyduğu cazibesiyle hepimizi tesiri altına almış durumda. Öyle bir hâle gelindi ki, “internetsiz hayat mümkün değil” kanaati yerleşti. Gerçekten de “sanal âlem” bize çok büyük kolaylıklar sunuyor. Pek çok işimizi “bir tuş mesafesi”yle halledebiliyor. İnternet dünyası, bu yönüyle şükür isteyen bir nimet aynı zamanda...

“Âlet” olarak istifade edilmesi mümkün olan bu hizmet, “kötü”lerin eline geçtiğinde; yaralayıcı ve hatta öldürücü bile olabiliyor. Gelinen noktada internetin “faydaları”nı konuşmaktan ziyade, “zararları”nı konuşmaya ve kendimizi ondan koruma yollarını tartışmaya başladık. Haklıyız, çünkü “internet dünyası” çocuklarımızı tam anlamıyla teslim almış durumda.
Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) tarafından düzenlenen “Haliç Buluşmaları”nda “güvenli internet” konusu masaya yatırıldı. MÜSİAD’ın İstanbul Sütlüce’deki merkez binasında gerçekleşen toplantıda bir ‘sunum’ yapan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, uygulamaya başlanan “güvenli internet” konusunda bilgiler verdi. Acarer, “Ya yaptığımız çalışmaları tam anlatamıyoruz, ya da bir kısım medya bizi kasıtlı olarak yanlış anlıyor” diyerek şikâyetçi oldu.
“Güvenli irternet” konusu sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada tartışılıyor. Ancak bu tartışmada bir fark var. Avrupa’da insanlar kendilerini ve çocuklarını “internetin zararları”ndan korumak için yapılan çalışmalara destek olurken, Türkiye’de tam aksi yapılıyor ve bu yöndeki gayretler “sansür” iddialarını gündeme getiriyor. Uygulamaya başlayan “güvenli internet”te ise kişi istediği ‘paket’i hiçbir ücret ödemeden seçebiliyor ve yine istediği an bu ‘paket’lerden çıkabiliyor. Bu yönüyle bu uygulamayı “sansür” olarak yorumlamak ve değerlendirmek mümkün değil. Çünkü, isteğe bağlı bir durum.
UTESAV’ın toplantısına katılan ve çoğu medya dünyasının temsilcileri olan konuşmacılar, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nu (BTK) “kendisini tanıtamaması sebebiyle” eleştirdi. Çünkü BTK, dünya ile de entegre olarak pek çok çalışma yapmış, bu konuda internet siteleri hizmete sunmuş, ama bu çalışmalar medyada yer almamış, alamamış. Haliyle çalışmalar bilinmediğinden tartışma da müsbet yönde ilerlememiş.
Tartışmaya katkı olması bakımından biz de görüşümüzü beyan ettik, burada da tekrarlamak isteriz: “Zararlı” olduğu tartışma götürmez “site” ya da yayınların yasaklanması “sansür” olmaz. Elbette, internetin zararlarını engellemek sadece “yasak”lamakla da mümkün olmaz. İstikrarlı bir eğitim sistemiyle insanları “kötü”den uzak tutmak için çalışmalar yapmak lâzım. Fakat madem BTK’ya bu görev verilmiş, o halde “ilmen, tıbben ve dinen” zararlı olduğu tesbit edilen yayınlar engellenmeli, engellenmesi de cesaretle savunulabilmeli. Çünkü, mesel⠓gençleri zararlı alışkanlıklardan korumak” Anayasa’nın devlete verdiği bir görevdir. Öyle olmasa bile, nasıl ki ‘cinayet’ işlemek serbest olamaz ve savunulamaz; aynı şekilde “zararlı site”lerin gençleri ve aileleri “öldürmesi”ne de sessiz kalınamaz. “Buna kim ve neye göre karar verecek?”in cevabı, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi Hocamızın sıklıkla tekrarladığı “İlâhî tabiî hukuk”tur. Veya Bediüzzaman’ın ifadesiyle, insanlığın “fıtrî dini” ve “insaniyet-i kübra” (en büyük insanlık) olan “İslâmın esasları”dır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi