Faruk Çakır

Faruk Çakır

Siyasetçilerin sorumluluğu

Siyasetçilerin sorumluluğu

Çok ciddî engeller olsa da, yeni ve sivil bir anayasa yapılması noktasında umumî bir talep ve ittifak var. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında hazırlanan ve millete zorla kabul ettirilen mevcut “1982 darbe anayasası”nın Türkiye’nin önünü tıkadığı ve ufkunu kararttığı tartışmasız kabul ediliyor. Elbette mevcut anayasanın değişmesine itiraz edenler de var, ama onlar azınlığın da azınlığı durumunda.

1982 darbe anayasasıyla ilgili tartışmalar yapıldıkça, “Böyle ‘kötü’ bir anayasa ile nasıl olmuş da bunca yıl idare edilmişiz?” sorusu akla geliyor. Gerçi, 1982 sonrası iktidara gelen sivil yönetimler parça parça da olsa “darbe anayasası”nı değiştirmeye çalışmışlar. 1982 Anayasasında bu güne kadar 17 defa değişiklik yapılmış ve toplamda 104 madde yenilenmiş. Mevcut anayasanın 177 maddeden meydana geldiği düşünüldüğünde, yapılan değişikliğin çapı da anlaşılır. Bununla birlikte, anayasanın ‘ruh’u “millete rağmen” bir anlayışla şekillendiği için yapılan değişiklikler dertlerimize çare olmamış ve olamıyor.
Yeni ve sivil bir anayasa hazırlama çalışmaları yapılırken, tartışılan konulardan birini de “başlangıç” maddeleri oluşturuyor. Bazıları bu maddelerin değiştirilmesine karşı çıkıyor. Oysa bu maddeler değişmeden yapılacak yeni bir anayasanın hiçbir şeyi yeni olmaz. Temel anlayışı demokrat olmayan bir anayasa, nasıl olup da Türkiye’nin dertlerine çare olsun?
Perşembe günü akşamı İhlas Holding Merkez Binasında düzenlenen “Türkiye Toplantıları”nda konuşan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, mevcut anayasanın “Temel hak ve hürriyetleri” teminat altına almak yerine, “Nasıl engelleneceğini, nasıl kullanılamayacağını kaydettiğini” hatırlattı. 1982 darbe anayasasının bazı maddelerinden misaller veren Bozdağ, “Anayasa, millete ve seçtiklerine güvenmeme esasına dayanıyor” dedi.
Tabiî ki Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın şikâyet ettiği konuların, hele hele siyasî partiler kanunu ve anayasadaki ilgili maddelerin savunulacak yönleri yok. Ancak, bu dertlerin çarelerini bulmak iktidarların aslî görevleri değil mi? Nitekim Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın anlattıkları ‘doğru ve haklı şeyler’i dinleyen masamızdaki bir eğitimci, “İyi de bunları düzeltmek için şimdiye kadar niye beklediniz?” diye sordu.
Bozdağ’ın da konuşmasında işaret ettiği gibi mevcut “darbe anayasası” ve Siyasî Partiler Kanunu, bütün partileri “tek parti” haline getiriyor. Anayasa, siyasî partilerin serbest bir ‘tüzük’ yazmasına da engel. Neticede bütün partilerin tüzüklerini birbirinden kopya, birbirine benzeyen metinler haline geliyor. Bu durumu eleştiren bazı siyasiler, tüzükleri bakımından bütün partilerin birbirine benzediğini eskiden beri söyleyip duruyorlar.
Hadisenin bir başka yönü de, bu ‘kötü’ kanun ve anayasanın bazı siyasilerin de işine gelmiş olmasıdır. Yoksa bütün siyasî partiler ‘kötü’ olduklarını bildikleri ve şikâyet ettikleri Siyasî Partiler Kanununu çok önceden değiştiremezler miydi? “Anayasayı değiştirmek için büyük bir çoğunluk ve kamuoyu desteği lâzım” deniyor. Peki ‘kötü’ Siyasî Partiler Kanunu niçin bu güne kadar değişmedi? Türkiye, müsbet yönde değişmek mecburiyetinde. Bunu yaparken de “gelecek anayasa”nın, gitmesi beklenen “1982 darbe anayasası”nı aratmayacak şekilde hazırlanması gerektiğini de bir defa daha hatırlatalım.
Siyasetçiler, omuzlarındaki sorumluluğun farkında olmalı. Hem yeni ve sivil bir anayasa gecikmeden hazırlanmalı, hem de ‘kötü kanun’lar ayıklanmalı, vesselâm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi