Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Şam’ın Cibali Baba’sı

Şam’ın Cibali Baba’sı

Manevi alemde Akşemseddin’in karşılığına Cibali Baba diyorlar. Zira gavurcuklarına siper oluyor. Ehl-i beyt mensubu olan Akşemseddin aslen Şamlıdır. Anodulu’ya gelmişler ve kader onu fetihle ve Fatih’le bir araya getirmiş. Akşemseddin İstanbul’un manevi fatihi olmuştur. Buna mukabil Müslüman olmakla birlikte gönlünü gavurcuklarına kaptıran Cibali Baba manevi alemde onlara kol kanat gerer. Bediüzzaman, manevi alemde meczup bir takım velilerin şer cephesine müzahir olduklarını Cebe Ali veya Cibali Baba hikayesiyle anlatır. Kuşatma uzadıkça uzamakta ve bu da Fatih’i tedirgin etmekte ve sabırsızlandırmaktadır. Bunun sebebini merak eder ve meseleyi seyfiye ve ilmiye mensuplarına açar ve düğümün sırrını sorar. Maddi üstünlük Fatih’in ve ordusunun lehinedir. Öyleyse ortada manevi bir düğüm olmalıdır. Bunu da manevi rehberi Akşemseddin’e danışır. Meğerse, Bizans tarafında bulunan bir meczup veli, sur içine doğru atılan koca top mermilerini bile “Aman gâvurcuklarıma bir şey olmasın” diyerek, kerâmetinin kuvvetiyle tutup tesirsiz hâle getirmektedir. Dolayısıyla da, şehrin düşmesini, Bizans’ın teslim olmasını ve müjdelenmiş olan o feth-i mübînin tahakkuk etmesini mânen engellemiş veya geciktirmiş oluyor. Akşemseddin, bunun sebebini araştırıyor ve buluyor. İstanbul surları içinde bulunan meczup evliyadan Cibali Baba manen Cenab-ı Hakk’ın bir ismine mazhar olmuş. “Ya Rabbi! Gâvurcuklarımı koru” diye o isimle dua edince toplar tesirsiz kalıyor.



Son açıklamalarıyla birlikte Şam’ın yeni Cibali Baba’sının Muhammed Said Ramazan el Buti olduğu ortaya çıktı. Yanlış yerde duruşunu kamufle etmek için kırk dereden su getiriyor ve tevil diye zırvalara başvuruyor. Kendisine yönelik son saygı kırıntılarını da kendi eliyle heba ediyor. Bu yönüyle tamamen Beşşar Esad’a benziyor. İlk sıralarda Beşşar’ın çevresinin etkisinde edilgen bir kişilik olduğu ve özünde iyi lakin çevresinin tesiriyle böyle davrandığı zannediliyordu. Zamanla bu yanlış kanı yıkıldı. “Tuz gölüne düşen tuz olur” misali o çevrenin içinde kalan Beşşar da onlardan birisi olmuş çıkmıştı. Sonra armut dibine düşer misali babasının cibilliyetine mazhar olmuştu. Buti için de aynı kredi açılıyor ve baskı ve tehdit altında kaldığı için böyle konuştuğu varsayılıyordu. Lakin konuştukça onun da Beşşar gibi zırvaladığı ortaya çıktı. Yakından tanıyanları, ikinci eşinden kayınbiraderinin de olaylar sırasında tutuklandığını ve Buti’nin ise onu kurtarmak için bile araya giremediğini anlatıyorlar. Başkaları devreye giriyor da kurtarıyorlar. Buti’nin kredisi böylece sadece İslami çevrelerde değil aynı zamanda rejim çevrelerinde de tükenmiş bulunuyor. Bu durumda iki vasfı öne çıkıyor. Zillet ve meczubiyet. Beşşar rejimine itibar sağlamak için karşısındaki her şeyi itibarsızlaştırıyor. Sözgelimi, İKÖ olarak anılan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Suriye olaylarına dair tepkisizliği veya yanlış tepkisi nedeniyle öldüğünü ve bittiğini savunuyor. İKÖ veya yeni adıyla İİT konusunda söylediklerine hak da verebilirsiniz. Lakin bununla da kalmıyor son Cuma hutbesinde (2 Mart 2012) İKÖ’nün yerini Rusya ve Çin’in aldığını söylüyor. Yani Müslümanların yeni hamisi Rusya ve Çin olmuş. İKÖ’nün yapamadığını onlar yapıyormuş!



Buti’ye göre İslam’ın yeni kahramanları Çin ve Rusya! Besbelli ki ateh getirmiş ve şimdi hiç şüphe etmiyorum ki, Hama olaylarındaki garip tutumu nedeniyle Allah söz konusu olayların ilahi rövanşı olan son Suriye devriminde onu ve onun gibilerini rezil etti.

İKÖ’nün zalimle mazlumu ve katille maktulü ayırt edemediğini savunmuştur. Daha önce de Arap Birliği’nin gözlemci göndermesine de aynı şekilde itiraz etmişti. Muallim’in dini muadili. Daha önce de Cezayir olaylarını hatırlatarak ulemanın siyasetten uzak kalmasını istemişti. Kendisi acaba Beşşar yardakçılığını yaparak siyasetten uzak kaldığını mı düşünüyor? Yazık! İnsan ilmi geçmişini ve sicilini ancak bu kadar karalayabilir. Bundan dolayı “İnsanın kendisine yaptığını başka kimse yapamaz” demişlerdir. Zulme aracı olacağına babasının vaktiyle Türkiye’yi terk ettiği gibi Suriye’yi terk edebilirdi. Ona bu yakışırdı. Lakin zalimlerin tatlı sözlerini ve makamlarını mazlumların ahına tercih etmiştir. Bu da ilmi mevkii ne olursa olsun kimsenin ismet ve masuniyet makamında olmadığını göstermektedir.

Buti’nin durumu Mübarek’in beraat alacağını müjdeleyen Mısırlı kadın Fehime Abdurrahman’ın durumuna benziyor. Rüyasında kendisine Mübarek’in beraat alacağının ve aklanacağının söylendiğini aktarıyor. Mısır gazetelerinden Ahbaru’l Yevm’in haberine göre, Fehime Hanım müjdesini iletmek üzere Mübarek’le görüşme talebinde bulunuyor ama buna muvaffak olamıyor lakin Suzan Mübarek’le idare ediyor ve ona bu rüyasını ve rüyadaki beraatını aktarıyor. Kimi Mısırlılara göre Mübarek’in Mısır’a bedeli 5 trilyon dolar. Kadın bunu ne bilsin. Tantalı kadın görüşemese bile Mübarek şifa dileklerini sunuyor ve merak etmemesini ve yakında kurtulacağını müjdeliyor! Sadece Cibali Baba’lar veya analar değil aynı zamanda Mübarek, Yahudi toplumunun baş hahamlarının duasına da mazhar oluyor. Adam şerbetli. Radikal Yahudilerin partisi Şas’ın ruhani lideri Rabbi Ovadia Yusuf, Mübarek’in kendisine dua etmesini istediğini, kendisinin de mahkemesi devam eden Mübarek için dua ettiğini açıkladı. Ovadia Yusuf verdiği bir Şabat vaazında Mübarek için, “İsrail’i sevenler için dua etmek Yahudiler için farzdır (mitzvah)” demiştir. Ovadia Yusuf, 28 yıl önce Kahire’de kendisini krallar gibi karşılayan Mübarek’in görüşme sırasında kendisinden kutsamasını istediğini de aktarmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi