Faruk Çakır

Faruk Çakır

Tamir için bin yıl mı lâzım?

Tamir için bin yıl mı lâzım?

28 Şubat sürecinde [1997] yapılan işler için sürecin sahipleri “Bin yıl sürecek” demişti. Elbette bu sözleri söyleyenler de bunun mümkün olmadığını biliyorlardı, ama ‘uzun yıllar sürer, geri dönüş olmaz’ anlamında bu düşüncede ısrarcı olmuşlardı. Aradan çeyrek asır geçmeden süreci millet reddetti, sahiplerine iade etti.
Başta, katmerleşen başörtüsü yasağı olmak üzere bu süreçte yapılan yanlışları saymakla bitiremeyiz. Türkiye öyle bir hale getirilmişti ki, hak, hukuk ve adalet arama imkânı büyük ölçüde ortadan kaldırılmış, yasaksız adım atılacak yer kalmamıştı. Belki bu ifadeleri abartılı bulanlar olacak, ama yaşananları başka türlü ifade etmek mümkün mü? Düşünün ki yurt dışından dâvet edilen bir ‘yabancı uzman’ sırf başörtülü olduğu için dâvet edildiği toplantıya, İstanbul Üniversitesine alınmamıştı! Aynı şekilde dönemin İÜ rektörü, başörtülülerle aynı ‘yemek’li toplantıda bulunmamak için—başörtülüler dışarı çıkmayınca—kendisi toplantıyı terk etmişti. Hatta o toplantıda AİHM Başkanı bile misafireten bulunuyordu! Nasip olur ve ömrü vefa eden olursa, 28 Şubat 1997 sürecinde neler yaşandığını anlattığında “Dede, sen her halde unuttun, böyle şeyler hiç olur mu?” diyen ‘torun’larla karşılaşılabilir!
Gaybı ancak Allah bilir, ama hadis-i şeriflerin işaretine göre zaten dünyamızın “bin yıl” ömrü kalmamıştır. Dolayısıyla bu saatten sonra yapılacak bir icraatın “bin yıl sürmesi” teknik olarak da mümkün değil. Fakat şu var: Dünyanın ömrü olmuş olsa, 28 Şubat sürecinde yapılan hataların düzeltilmesi için belki de yetmez!
Elbette bunu ifade ederken, 28 Şubat sürecinin gerçekten “28 Şubat 1997” yılında başlamadığını da bilmek lâzım. 28 Şubat bir süreçti ve başlangıcı neredeyse bir asır öncesine dayanır. Dolayısıyla bir asra yaklaşan ve “28 Şubat süreci” diye ifade edilen sürecin sebep olduğu hataların, yanlışların ve yaraların düzeltilmesi ve tedavi edilebilmesi için gerçekten uzun yıllara ihtiyaç var.
Maksadımız 28 Şubat süreciyle kıyaslamak değil, ama Kanunî Sultan Süleyman ile hocası Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi arasında geçen ‘hakikatli bir lâtife’ var. O lâtifenin Risale-i Nur’daki ifadesi şöyledir: “Sultan Süleyman Kanunî, kesretli kırk çeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi ona demiş: ‘Hilâf-ı şeriat kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir ..... ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez.” (Lem’alar, Sekizinci Lem’a, s. 64)
İşte gerek 28 Şubat sürecinde yapılanlar ve gerekse tarih olarak daha önce olmakla beraber aynı anlayışla yapılan onlarca, belki binlerce hata bu cümleden sayılabilir. Yakın tarihimizde o kadar hata yapılmış, o kadar göz yaşı akıtılmış ki; bu hataları telâfi etmek, o yaraları sarmak az zamanda yapılamaz. Bu noktada, çokluktan kinaye; “28 Şubat sürecinin yaralarını sarmak için bin yıl çalışmak lâzım” dense yeridir.
Meselâ bugün boğuştuğumuz ve bir an önce çözüme kavuşmasını istediğimiz terör belâsı bile bir bakıma “28 Şubat süreci” anlayışının neticesidir. Çünkü 28 Şubat sürecinin anlayışında milletin arzuları, istekleri ve talepleri yoktur. Peki ne vardır? Millet ne derse tersini yapmak, milletin değerleriyle alay etmek ve milleti yok hükmünde kabul etmek vardır. Tersi olsaydı, millet ilk fırsatta 28 Şubat’a imza atanlara itiraz eder miydi?
Geçmişe takılıp kalmak elbette neticeyi değiştirmez. O halde yapılan hataları bilip tekrarlamamak ve bunları telâfi edici adımlar atılması gerekir. Hedefi ve maksadı ‘tamir’ etmek olanlar, ‘alevler içinde yanan iman’ları kurtarmak için daha fazla emek sarf etmek durumunda. Bir yandan hukukî yollarla haksızlık yapanlara hesap sorulurken, öte yandan da yıkılan değerler, tahrip edilen maneviyat ve kırılan kalpler yeniden kazanılmalı. Bu yapılabilirse uzun dönemde terör de sona erebilir.
28 Şubat sürecinin maddî ve manevî zararlarını telâfi edebilmek için topyekûn tamir seferberliği başlatmak durumundayız, vesselâm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi