Faruk Çakır

Faruk Çakır

“Türkiye için futbol vakti” mi?

“Türkiye için futbol vakti” mi?

Onbir ayın sultanı mübarek Ramazan ayını geride bırakmak üzereyiz. Nasip olursa bugün son oruçlarımızı tutmuş olup, yarın da bayramı idrak edeceğiz. İdrak edeceğimiz Ramazan Bayramının ülkemize ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini Kâinatın Halıkından niyaz ediyoruz.
Uzun gibi görünen bir aylık süre daha ömrümüzden akıp gitti. Bir dahaki Ramazan ayına kavuşmak bakalım kimlere kısmet olacak? Her yıl olduğu gibi bu seneki Ramazan ayında ‘oruçla ilgili’ farklı tartışmalar yaşandı. Bazı ‘hoca’lar insanların aklını karıştırabilecek, yanlış anlamalara sepep olacak beyanlarda bulundu. Elbette ‘doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete layık doğruluğu’ anlatanlar da oldu, ama tartışmalı beyanlar daha fazla izlenme payı aldı. Geçen yıllarda olduğu gibi kanlı terör hadiseleri de Ramazan sevincine gölge düşürmeye çalıştı.
Daha önce de ifade edildiği üzere Ramazan ayı ve dolayısı ile bayramı; eğlence ve israf ayı olmadığı gibi, ‘futbol’ vakti de değildir. Ne var ki bu seneki futbol sezonu tam da Ramazan Bayramının öncesinde başlatılıyor. Dün akşam (17 Ağustos 2012, Cuma) başlayan futbol karşılaşmaları bugün ve yarın (bayramın 1. günü de) devam edecekmiş.
Bilmiyorum, Türkiye’yi idere edenler ne düşünür; ama futbol sezonunun böyle bir günde, tam da bayram arefesinde başlatılması hiç uygun olmamıştır. Çünkü bayram, ‘futbol vakti’ değildir! Denilebilir ki, “Futbol senozunun başlaması çok erken tarihlerde belliydi. Burada bir kasıt yok.” Tamam, kasıt olmayabilir; ama sezonun başlaması hiç değilse bir hafta eretelenemez miydi? Hatırlamak gerekirse, geçen yıl ‘şike’ tartışmaları sebebiyle sezon neredeyse bir ay geç başladı ve bir şekilde sona erdi. Demek ki erteleme ve öteleme mümkün. Aynı şey bu sene niçin yapılmasın, niçin yapılmadı?
Malum, ihmalller ve bozulmalar başlamış olsa da; milletimizin tam olarak riâyet ettiği, sevindiği, eşi dostu, aile büyüklerini hatırladığı, manevî bağları sağlamlaştırdığı iki bayramımız var. Bu bayramlardaki sevince mümkün olduğu kadar gölge düşürmemek lâzım. Futbol taraftarlığı çok yaygın. Dolayısı ile binlerce, belki de milyonlarca kişi ‘maç’ uğruna belki de annesini, babasını, halasını, teyzesini ziyaret etmekten vazgeçecek. Böyle bir neticeye sebep olmak alkışlanabilir mi?
Bayramlar ve hele Ramazan Bayramı hiç bir şekilde ‘futbol vakti’ olarak görülemez, görülmemeli. Bayramlar aynı zamanda ibadet vaktidir. Böyle vakitlerle onbinlerce kişinin statlara toplanıp ağza alınmayacak küfürler savurduğunu, kavga ettiğini, tartıştığını düşünün! Bu manzara bayram sevincini gölgeleyen bir adım olmayacak mı?
Yeri gelmişken şunu da hatırlatmakta fayta var: Türkiye’yi idare edenler en büyük yatırımı futbol başta olmak üzere spora ve sporculara yapmakla övünüyor. Kusura bakılmasın ama bu da çok yanlış bir tercih. Her şeye kametince değer vermek lâzım. Bakınız, Londra Olimpiyatları oldu ve buraya ‘tarihinin en kalabalık ekibiyle’ katılmakla övündük. Ne oldu? Bir iki madalya almakla birlikte, hedeflenen maksada ulaşılamadı. Yani, maksadın aksiyle ‘tokat’ yenmiş oldu. O halde tüyü bitmedik yetimlerin hakkını sağa sola harcarken bin kere daha düşünmekte fayda var. “Şu kadar stat, bu kadar futbol yatırımı yaptık” diye övünmek Türkiye gerçekleriyle örtüşmez. Keşke “Şu kadar kütüphane, bu kadar eğitim yatırımı yaptık” diye övünebilsek...
“Biz hem stat, hem de kütüphane yaptık” demekle de bir yere varamayız. Mühim olan hangi işin teşvik edildiğidir. Yıllardan beri kitap ve okuma temelli faaliyetlerin övüldüğünü, gençlere ve millete örnek gösterildiğini görmedik. Meselâ, en çok kitap okuyan ya da çok genç yaşta kitap yazan kaç kişi Türkiye’yi idare edenler tarafından kabul edildi, ödüllendirildi, millete örnek gösterildi? Bir iki örnek olabilir, ama yetmez. Top peşinde koşanlar yerine, kitap, eğitim ve okul peşinde koşanları daha fazla alkışlayalım, örnek gösterelim ve ödüllendirelim.
Genelleme yapmadan şunu söyleyebiliriz ki, “meşin yuvarlak” peşinde koşanlar para kazansa da başka şeyler kaybetme ihtimalleri vardır.
“Türkiye için futbol vakti” anlayışından vazgeçelim derim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Çakır Arşivi