Faruk Çakır

Faruk Çakır

“Küçük Amerika” mı olalım?

“Küçük Amerika” mı olalım?

Amerika, ilim ve teknoloji sayesinde ‘dünyanın jandarması’ olmayı başardı, ama adaletsiz uygulamaları ile aynı zamanda insanlığın bedduâsını da aldı.
‘Amerikan rüyası’ belki milyonların hayalini süslüyor, fakat ABD’nin maddî ve manevî durumunun çok da iç açıcı olmadığı belli. Eline silâhı alan bazı ‘deli’lerin akla hayale gelmedik şekilde katliâmlar yaptıkları hatırlanırsa, sosyal bünyenin içten içe tahrip olduğu anlaşılıyor.
İrlanda asıllı Amerikalı yönetmen ve gazeteci Michael Moore, çok çarpıcı bir Amerika portresi çizmiş. Moore, ülkesi Amerika’nın savaş politikalarını oldukça cesur biçimde eleştirebilen bir isim. Nitekim çektiği Fahrenheit 9/11 filmiyle çok konuşulmuş, film bütün dünyada merak konusu olmuştu. Hatırlanacağı üzere Amerika’da silâh satışının serbest olması son günlerde çok tartışılan bir konu. Michael Moore “Size hakikati söyleyeceğim: ‘Silâhlar insan öldürmez, Amerikalılar insan öldürür.’ Çünkü Birinci Dünya’da bunu toplu halde yapan sadece biz varız” demiş.
Amerika, 300 milyona yaklaşan nüfusuyla büyük bir ülke. Peki, bu ülkede sizce yılda kaç kişi silâhla ‘kasten’ öldürülmüş olabilir? Böyle bir soru sorulduğunda benim aklıma “2 ya da 3 bin” gelirdi. Ancak Michael Moore’nin yazısındaki rakamlar ürkütücü değil, dehşet verici! “Aklını kaçırmış insanlar hep vardı ve hep olacak. Ama yine de dünyanın geri kalanıyla biz Amerikalılar arasında bir fark var” diyen Moore, “Bizde (...) silâhlı insanlar tarafından her gün en az 24 (yılda 8-9 bin) Amerikalı öldürülüyor. Üstelik bu hesaba silâhla kazayla öldürülenler ya da silâhla intihar edenler dahil değil. Onları da katarsak, sayı üçe katlanıp 25 bine ulaşıyor. Bu, dünyanın en zengin 23 ülkesindeki toplam silâhlı ölümlerin yüzde 80’inden fazlasından ABD’nin sorumlu olduğu anlamına geliyor. Bu ülkelerin halkları da bizim gibi insan olduğuna, yani bizden daha iyi ya da kötü olmadığına göre, biz niye böyleyiz?” (Radikal, 25 Temmuz 2012)
Peki, Amerikan anayasası ‘silâh taşıma’ hakkını niçin destekliyor? Moore’nin cevabı şu: “(Bunu savunanlar) Elbette biliyorlar, Amerikan anayasasının ikinci ek maddesini gerekçe gösterirken, entelektüel açıdan dürüst olmadıklarını. Çünkü biliyorlar ki, anayasayı yazan adamlar, Britanyalılar geri dönüp yakıp yıkarsa diye çiftçilerle tacirler arasından çabucak milis gücü oluşturabileceklerinden emin olmak istiyordu. (...) Diyorlar ki, bu durumdan şiddet filmleri ve video oyunları sorumlu. Son kontrol ettiğimde, Japonya’daki film ve video oyunları bizimkilerden çok daha şiddet doluydu, ama yine de Japonya’da yılda 20’den az kişi silâhla öldürülüyor, hatta 2006’da bu sayı sadece 2! Bu kadar çok öldürmeye, ailelerin parçalanmasının sebep olduğunu söyleyenler de var. Bundan sizi haberdar etmekten nefret ediyorum, ama Britanya’da çocuğunu yalnız başına büyüten ebeveynlerin sayısı ABD’dekine eş, ama yine de Britanya’da yılda silâhla öldürülen kişi sayısı 40’dan az.”
Dünya ülkelerindeki silâhla adam öldürme birinciliğini elinde bulunduran Amerika’nın niçin böyle olduğunu soran Amerikalı yönetmen ve gazeteci Michael Moore, cevabını da şöyle vermiş: “Biz Amerikalılar inanılmaz iyi katilleriz. Amaçlarımıza ulaşmanın bir yolu olarak öldürmeye inanıyoruz. (...) Bizim öldürmelerimiz tarihte (Kızılderililerin, kölelerin katledilmesi ve içsavaşta birbirimizi katletmemiz) kalmış değil. Aynı zamanda korktuğumuz her neyse onu ortadan kaldırmamızın mevcut yöntemi. Dış politika olarak işgal. Bugün Afganistan ve Irak, ama aslında ‘vahşi Batıyı’ fethettiğimizden beri istilâcıyız, o kadar müptelâsı olduk ki, nereyi işgal edeceğimizi (Bin Ladin Afganistan’da değil, Pakistan’da saklanıyordu) veya niçin işgal ettiğimizi (Saddam’ın hiç kitle imha silâhı ve 11 Eylül’le bağlantısı yoktu) bilmiyoruz. Alt sınıflarımızı öldürmeye gönderiyoruz ve geri kalanlarımız, orada sevdiğimiz biri yoksa, bir günün bir dakikası bile dökülen kanları düşünmüyor. Şimdi de pilotsuz uçakları, Las Vegas’ın bir banliyösündeki havalandırmalı bir odadan meçhul adamlarca kontrol edilen uçakları öldürmeye gönderiyoruz. Bu delilik.”
İçeriden kişilerin Amerika’nın yaptığına ‘delilik’ demesi inşaallah hayra alâmettir. Amerika bu deliliklerini bir yana bıraksa, belki de dünyaya barış gelir. Bu tabloya bakarak “Küçük Amerika” olma hedefinin pek de insanî olmadığını da görmeliyiz. En iyisi biz “Büyük Türkiye” olalım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi