Faruk Çakır

Faruk Çakır

Suriye’de yaşananları anlamak

Suriye’de yaşananları anlamak

Dünya, gözü önünde yaşanan haksızlıklara karşı sessizliğini sürdürüyor. Komşumuz Suriye’de yaşananlar karşısında, ‘büyük devletler’in ilgisizliğini başka türlü yorumlamak mümkün mü?
Suriye’de yaşananlar “Kim haklı kim haksız?” tartışması yapılabilecek noktayı çoktan geride bıraktı. Nihayetinde başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere ekseriyetle ‘masum insan’lar katlediliyor. Bütün dünyanın ilk iş olarak akan bu kanı durdurması için harekete geçmesi gerekmiyor mu? Akan kanı durdurmayan hiç bir adım, Suriye’deki mağdur insanların derdine çare olamaz...
Bu noktada Birleşmiş Milletler’in büyük sorumluluğu vardır, ama kanaatimizce öncelikli sorumluluk İslâm ülkelerinindir. Farzediniz ki BM, çeşitli sebeplerle bu konuyla hiç ilgilenmiyor. İslâm ülkeleri de ilgilenmesin mi? Aksine İslâm ülkeleri ve onların temsilcisi durumundaki kuruluşlar, BM’yi de harekete geçirecek adımları bir gün dahi gecikmeden atmalı, atabilmeli.
Yaşanan kargaşadan bu yana binlerce kişi öldü, milyonlarca kişi de evini, yurdunu terk etmek durumunda kaldı. Peki, hep böyle mi devam edecek? Bir ya da iki yıl sonra bu kavga bir şekilde sona ermeyecek mi? O halde, devam eden kargaşayı bugün sona erdirmek için ciddî ve kararlı adımların atılması icap etmez mi?
Merhum Nasreddin Hoca’nın dediği gibi “Damdan düşenin halinden, damdan düşen bir başkası anlar” durumuyla karşı karşıyayız. “Damdan düşmeyen ülkeler” için Suriye’de yaşananlar belki bir mânâ ifade etmeyebilir, ama 1990’larda benzer sıkıntıları yaşayan Bosnalılar, Suriye konusunda dünyayı idare edenleri ikâz ediyor.
Bosna-Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı (eski Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in oğlu) Bakir İzzetbegoviç, Bosna’da Suriye halkının acısını kendi acıları gibi hissettiklerini, çünkü çok uzak sayılmayacak bir tarihte kendilerinin de benzer şeyler yaşadıklarını belirtmiş ve “Gözlerimizin önünde bir insanlık trajedisi yaşanırken bir kez daha hareketsiz bir şekilde duruyoruz. Suriye halkının özgürlüğünü kazanacağı bu tarihî olayda bizler de üzerimize düşeni yapmalı, Suriye halkını tiranlıktan kurtarmalıyız” demiş. (AA, 27 Eylül 2012)
Yanlış anlaşılmasın, “BM Suriye’yi vursun, kırsın, yerle bir etsin” demiyoruz. Aksine, vurmadan, kırmadan, tahrip etmeden ama mutlaka bir çözüm bulsun. Çözüme katkı sunabilecek ülkeler bir gün dahi vakit geçirmeden bir araya gelmeli ve Suriye’yi ‘kötü idare eden’ler de bir şekilde ikna edilmeli. Belki işe, Suriye’nin zalim idarecilerini, menfaatleri gereği destekleyen ‘büyük ülkeler’ ikna edilerek başlanmalı. Nasıl ki Amerika ya da başka ‘büyük ülkeler’de yaşayan insanların ‘insanca’ yaşama hakkı var, aynı hak Suriye için de, başka ülkeler için de geçerlidir. Gerek BM, gerekse dünya barışını temin için çalıştıklarını ilân eden kurum ve kuruluşlar bunu da bilmeli.
Suriye’de şehirler yanıp yıkılırken, savaşın bir de görünmeyen cephesi var. Bu cephedeki yıkım, belki de şehirlerdeki yıkımdan daha derin, daha yaralayıcı ve hatta daha da öldürücüdür. Çünkü görünmeyen cephede manevî yıkım var. Başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere insanların ruh dünyaları, psikolojileri ve maneviyatları yıkılıyor.
İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda, görünmeyen cephedeki yıkım gündeme gelmiş. Konferansta konuşan Katar Sosyal Rehabilitasyon Merkezi Başkanı Memun el-Mubayyıd, “Suriye’nin geleceği olan çocuklar, olaylardan dolayı psikolojik travmayla karşı karşıya” demiş.
Savaşın çocuklar üzerindeki etkisini, Suriyeli çocukların çizdiği resimleri projeksiyona yansıtarak anlatan Riyad Güven Tıp Merkezi doktorlarından psikoloji uzmanı Mülhem Züheyr Hiraki ise, “Suriyeli çocuklar artık kandan beslenen ağaç resimleri çiziyor” diye konuşmuş. (AA, 27 Eylül 2012)
Çiçek, böcek, kuş, gökkuşağı çizmesi gereken çocukların; “kandan beslenen ağaç resimleri” çizer duruma gelmesi ve dünyanın bu hadiseler karşısında “Bana ne!” demesi, gerçekte Suriye’nin değil insanlığın öldüğünü gösterir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Çakır Arşivi