Faruk Çakır

Faruk Çakır

Türkiye’nin fotoğrafı

Türkiye’nin fotoğrafı

Dünya ile birlikte Türkiye de hızla gelişiyor ve değişiyor. Bu değişim sadece itibar gören mesleklerle, tercih edilen okullarla ya da teknolojideki değişimlerle sınırlı değil. Hayatın hemen her alanında bir değişme söz konusu.
Değişim kaçınılmaz, ama keşke müsbet yönde değişebilsek. “Kıyamet alâmetleri”nin belirdiği ve “ifsat şebekeleri”nin daha fazla mesai yaptığı günümüzde, değişimin müsbet yolda olması “hizmetkâr”ların gayretine bağlı. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demez ve insanlığın karşı karşıya olduğu manevî buhranı dert edinirsek, değişim müsbet yönde yol alabilir.
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Dünya Değerler Araştırması Derneği (WVSA) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Esmer’in hazırladığı “Türkiye Değerler Atlası 2012”yi biraz da bu gözle tahlil etmekte fayda var.
“Türkiye Değerler Atlası 2012” siyasetten ekonomiye, dinî değerlerden aile ve evlilik kurumuna ve kimlik yargılarına kadar pek çok farklı konuda yürütülen araştırmaların neticelerini özetlemiş.
Hemen ifade edelim ki “rakamlar” gibi “anketler” de farklı uzmanlarca, farklı şekillerde yorumlanabilir. Öyle de olsa, bu ve benzeri araştırmalardan istifade etmek gerekir.
Sözkonusu “Türkiye Değerler Atlası 2012”den bazı bilgiler şöyle:
•Türkiye, insanların birbirine en az güvenebildikleri ülkelerden biri. 22 yıldır bu durumda bir değişiklik gözlenmiyor. Türkiye’de insanların yaklaşık onda biri genelde insanlara güvenebileceğini söylerken, İskandinav ülkelerinde bu oran yüzde 80’lere yaklaşıyor.
•Orduya duyulan güven düzeyinde son yıllarda bir düşüş var. Orduya güven düzeyi bölgelere göre önemli farklılıklar gösteriyor.
•AB’ye duyulan güven, dalgalı seyretmekle birlikte, bugün 1990 ile hemen hemen aynı düzeyde (1990: % 36, 2011/12: % 39)
•Türk toplumu, Avrupa’nın ve dünyanın en dindar toplumlarından biri. Dinin toplum yaşamındaki yeri en üst düzeylerde.
•Dinin esas olarak bu dünyaya değil, ölümden sonraki dünyaya anlam kazandırdığını düşünenlerin oranı yüzde 76.
•Dinin özünün kurallara uymak olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 64.
•Yaklaşık her üç kişiden biri hem 30 gün oruç tutuyor, hem günde beş vakit namaz kılıyor.
•Kendisini “dindar bir kişi” olarak tanımlayanların oranı, son 22 yılda 10 puan kadar yükseldi.
•47 Avrupa ülkesi içinde siyasal yelpazenin en sağında Türk toplumu yer alıyor.
•Kadınların yüzde 71’i “ailenin reisi erkek olmalı” diyor.
•Fransızların yüzde 36’sı Türkler’in yüzde 6’sı evliliğin artık modası geçmiş bir kurum olduğunu düşünüyor.
Özetlenen bilgilere göre Türkiye’nin bu günkü durumu, gelecek için daha da ümitvar olmayı icap ettiriyor. Ancak “Türk toplumu, Avrupa’nın ve dünyanın en dindar toplumlarından biri. Dinin toplum yaşamındaki yeri en üst düzeylerde” diye yan gelip yatmak icap etmez. Aksine daha da “iyi” olması için çalışmaların hızlandırılması gerekir.
Çok önemli bir nokta da toplumun “dindar”lıktan tam olarak ne anladığıdır. “Müslümanın, kalbim temiz” deyip de Müslümanlığın icaplarını yerine getirmeyenler ne kadar “dindar”dır? Elbette böyle diyenlere “Sen kapı dışarı ol!” demeye kimsenin hakkı yok. Ancak, gerçek Müslümanlığın; İslâm’ın emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmaktan geçtiği de anlatılmalıdır.
Araştırmaya göre “insanların birbirine en az güvenebildikleri ülkelerden biri” isek bu “dünyanın en dindar toplumlarından biri” olmamızla çelişmez mi?
“Türkiye’nin fotoğrafı”nı doğru okuyup, ona göre doğru teşhisleri ve tesbitleri ortaya koyma vaktidir, vesselâm...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Çakır Arşivi