Faruk Çakır

Faruk Çakır

Dindar kesim öfkeli mi?

Dindar kesim öfkeli mi?

Geçenlerde bir sanatçı, dindar insanların cumhuriyet tarihi boyunca mağdur edilmediklerini iddia etmiş ve tepkiyi hak etmişti. Prof. Dr. Emre Konuk ise dindar insanların mağdur edildiğini ve netice olarak bir öfke birikiminin oluştuğunu düşünüyor. [Sanatçı/ oyuncu Serra Yılmaz, “Ben bu ülkede dindarların ezildiğini düşünmüyorum ki” demişti. (Konuşan: Ezgi Başaran, Radikal, 17 Eylül 2012)]
Tabiî ki öfkeli olmak temelde mütedeyyin insanlara yakışan bir hâl değil; ama zalimlere destek olmamak, onlara buğz etmek ve hiç değilse ‘yanından kovmak’ da gerekiyor. Nitekim geniş kitleler, sandık ve seçimler yoluyla zorbalara, dayatmalara böyle cevap veriyorlar.
Son yıllarda tartışılan meselelerden biri de dindarların, dinin gereklerini tam olarak yerine getirmeyenlere ‘mahalle baskısı yapacağı’ yolundaki görüştü. Kimileri bu tesbitle yola çıkarak meselâ başörtüsünün üniversitelerde serbest hale gelmesine itiraz ediyordu. Aynı iddia, halen yasağın ‘kamusal alan’da sürdürülmesine de bahane teşkil ediyor. Bu iddiayı dile getirenlere göre bir öğretmenin başı örtülü olursa, öğrencilere adil davranamaz! Hele hele bir hakim başörtülü olursa, karşısına gelen ‘sanık’lara hiç eşit davranmaz, başı örtülü olanları kayırır! Bu kanaati destekleyen bir delil olmasa da tekrarlaya tekrarlaya insanlara kabul ettirilmeye çalışılıyor. Bu temelsiz iddiaların boş ve yersiz olduğu anlaşılacak, ama biraz daha zaman lâzım demek ki.
Bakınız, neredeyse bir yıla yakındır üniversitelerde başörtüsü serbest bırakıldı. Peki, hangi üniversitede başörtüsü takanlar takmayanlara “mahalle baskısı” uyguladı ve uyguladı da bu şikâyet konusu oldu? Olmadı, olmaz ve olmamalı. Kim ki bu konuda ‘mahalle baskısı’ yapmaya kalkar, yanlış yapar. Başörtülülerin fiilleriyle güzel örnek olması başkadır ve bu lâzımdır. Güzel örnek olarak arkadaşlarını etkilemeleri hiçbir şekilde “mahalle baskısı” olarak da görülemez ve görülmemeli.
Yanlış yorum ve değerlendirmelerle cemiyeti kutuplaştıranların bunları pek de düşünmediği anlaşılıyor. Psikolog Prof. Dr. Emre Konuk, “Bu kadar kutuplaşma oldu mu bir arada yaşayamazsınız” demiş ve şöyle devam etmiş: “Maalesef dindar kesim kızgın ve öfkeli. Cumhuriyet tarihi boyunca itilip kakıldılar, aşağılandılar, iğreniliyorlar. Bunlar kolay hazmedilir duygular değil. (Soru: İğrenilme olabileceğini düşünmüyorum...) Olur mu, var bu. Dindar kesim sesini çıkarmıyordu. Yanına yaklaştırmıyordu diğerlerini... Siz bu ikisinin kaynaştığı bir yerde yaşadıysanız sorun olmaz. Ama geçenlerde bir tanıdığım anlattı meselâ... Başı örtülüdür. Mahalledeki markete gidiyor, alış veriş yapmaya. Aynı apartmanda oturan bir kadın yanaşıyor yanına... Tanışıyorlar, birbirlerini biliyorlar... Kadın, ‘Haftada bir-iki gün evde çalışacak birine ihtiyacım var. Gelir misiniz?’ diyor. Evet. İki hafta önce anlatılan bir hikâye bu. Bu böyle yaşanıyor. Geçen gün televizyonda vardı. Oyuncu Serra Yılmaz, ‘Başörtülülerden korkuyorum, öcü gibiler’ dedi. Fare korkusu olsa terapiste gidecek, ama türbanlıdan korkmak normal geliyor. Çok acı bir durum. Dindar kesim bunlarla yaşadı, yaşıyor. O da kendini savunacak artık.” (Konuşan: Mine Şenocaklı, Vatan g., 4 Aralık 2012)
Rahmetli Prof. Ünsal Oskay’ın, ”Yıllarca o kaldırımdan yürüme, bu kaldırımdan yürü demişsin dindar kesime. Kendi hayatlarını yaşama hakkı tanımamışsın. Dolayısıyla bugün olanlar normal, mahalle baskısı yapmalarına çok da şaşırmamak gerek“ dediğinin de hatırlatıldığı röportajda Prof. Dr. Konuk şu neticeye varıyor: “Maalesef cumhuriyetin hataları var. Kaldı ki bizim İslâmı son derece hoşgörülü yorumlayan bir akımımız var. Tasavvuf var. Cumhuriyet bunu işleyebilirdi. Orada hiçbir sıkıntı yok. Hoşgörü var, Mevlânâ var... Bugün dünya markası olurdu Türkiye’nin bu yanı. İşlenseydi, kültürümüz de, duygularımız da farklı oluşmuş olurdu. İşlenmedi. Ağır sosyolojik süreçler bunlar.”
Bakınız, “cumhuriyetin hataları”ndan bir kısmı da bunlar işte. Bu kadar itilip kakılmaya rağmen dindarlar, “müsbet hareket”ten ayrılmadıysa bunun bir sebebi de Risale-i Nur eserlerinin milletin kalbinde kök salmış olmasıdır. Şükürler olsun ki bu böyle. Gel de şimdi “Yolda yürürken ayağınız taşa takılsa, sorumlusu Kemalizmdir” deme!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Çakır Arşivi