Faruk Çakır

Faruk Çakır

Mescit açılmasını kim engelliyor?

Mescit açılmasını kim engelliyor?

Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen), önemli bir konuyu gündeme taşımış. Sendikanın İstanbul 1 No’lu Şubesi öğrenci ve çalışanlar için okullarda mescit açılması talebiyle Milli Eğitim Bakanlığı’na dilekçe ile başvurmuş.
Bazı üniversitelerde cami ya da mescit olduğunu hatırlatan sendika yöneticileri, üniversite öncesi okullar için bu ihtiyacın görmezden gelindiğine dikkat çekip şöyle demişler: “Üyemiz olsun olmasın, eğitim çalışanları sendikamıza başvurarak, en doğal hakları olan inançları gereği ibadetlerini yerine getirebilme imkânlarının olmamasından ötürü serzenişte bulunmaya devam ediyorlar. Milyonlarca insanın bu haykırışına seyirci kalmamız beklenemez.” (AA, 20 Aralık 2012) Sendika ayrıca, Türkiye genelinde milli eğitim ve okul müdürlüklerine sunulmak üzere ibadet yeri açma talebi içeren dilekçe kampanyası başlatıldığını da hatırlatmış.
Pek çok kişinin pek çok defa ifade etmeye çalıştığı gibi başta okullar olmak üzere ‘insan’ların bulunduğu her yerde, her mekânda “ibadet yerleri” açılması bir ihtiyaçtır. Hele okullarda bu ihtiyaç çok daha fazladır. Çünkü okulda okuyan ve namaz kılmak isteyen bir öğrenci için okulda olması gereken bir mescitten başka namazını kılabileceği başka bir yer yoktur. Peki, dışarı çıkması mümkün olmayan ve normal hayatında namaz kılan bir öğrenci ne yapacak? Mescit açmayan, açılmasını da engelleyenlerin “Evde kıl, sonra kıl, kaza yaparsın” şeklindeki “geçersiz fetva”sına mı kulak verecek?
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde çoğu okulda mescit açılmıştı. Elbette bu mescitler durup dururken açılmamış, namaz kılmak isteyen öğrenciler ve velileri, bakanlığa ya da okul müdürlüklerine müracaat etmişti. 12 Eylül 1980 darbesinin bir uygulaması da okullardaki mescitleri kapatmak oldu. Darbe sonrası okuduğumuz lisenin mescidi de kapatılmıştı, ancak okul müdürü nezdindeki ısrarımız, “Düne kadar namazlarımızı burada kılıyorduk, ne zarar gördünüz ki?” yollu sorularımız mescidin yeniden açılmasına sebep olmuştu. Ne var ki dönem sonunda mescidi yine kapatmışlardı...
Okullarda ve ihtiyaç duyulan diğer yerlerde mescit açılması şarttır. Hele günümüzde bu talebi geri çevirmek mümkün değildir. Elbette burada öğrencilerin ve veli olarak bizlerin de kabahati vardır. Bu ihtiyacı her zaman dile getirmek gerekir. Dilekçeyse dilekçe, ziyaret ise ziyaret, kampanya ise kampanya başlatıp bu ihtiyacı Türkiye’yi idare edenlerin gündemine taşımak gerek. Talep olduktan sonra mescit açılmasını engellemek mümkün değil. Ne zamana kadar engelleyebilirler ki? Hem, onların okullarda mescit açmaması namaz kılmak isteyenleri vazgeçirir mi? Aksine (inşaallah) daha dikkatli, daha ihlaslı ve daha dualı namazlar kılınır.
Bu vesile ile büyük şehirlerde yaşayanlar için de ihtiyaç duyulan yerlerde “yol mescitleri”nin açılması gerektiğini hatırlatalım. Meselâ, İstanbul’u düşünelim. Bilhassa kış aylarında ikindi ve akşam namazlarını trafik yoğunluğu sebebiyle kaçıranlar oluyor. Düşünün ki Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçmek bazen 2, hatta 3 saati bulabiliyor. Peki bu esnada yolda olanlar namazlarını nasıl kılacak? Ya da metrobüs istasyonlarını düşünelim. Bilhassa Zincirlikuyu aktarma istasyonu gibi kalabalık istasyonlarda mutlaka mescitler açılması gerekir. Binlerce kişinin aktarma yaptığı, yoğunluk sebebiyle metrobüslere binemediği bu istasyonlarda mescitler olsa kime ne zarar verir? Yolcular namazlarını nerede kılacak?
Bu vesile ile bir defa daha hatırlatmak isteriz ki namaz kılmak isteyenler “yöneticiler”den fetva değil, çare ve çözüm istiyorlar. Her halde namazlarını kılanlar nerede ve ne zaman ibadet edeceklerini bilir. Bu bakımdan, “kazaya bıraksın, evde kılsın” gibi sinir bozucu teklifler gündeme getirilmesin...
2012’yi geride bırakmaya yaklaştığımız bir Türkiye’de hâlâ mescit açılması yönündeki taleplerin duymazdan gelinmesini anlamak mümkün değil. İhtiyaç duyulan her yere bir değil iki mescit açılsın, vesselâm...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Çakır Arşivi