Faruk Çakır

Faruk Çakır

Kadınlara hakaret eden ‘aydın’lar

Kadınlara hakaret eden ‘aydın’lar

Kadın haklarını savunduklarını iddia eden ‘aydın’ların gerçek niyetlerinin hiç de hakları savunmak olmadığı ortaya çıkıyor. Elbette bütün ‘aydın’ları aynı kefeye koymak mümkün değil, ama ekseriyetinin göründüğü gibi olmadığını rahatlıkla ifade edebiliriz.
Meselâ geçen günlerde ‘solcu sanatçılar/aydınlar’ İstanbul’daki Bostancı Sanat Merkezinde bir araya gelmiş ve kendilerine göre “tepki”lerini ortaya koymak istemişler. Bu esnada, adı lâzım değil, bir “sanatçı” konuşma sırası ihlâl edildiği için öyle sözler sarfetmiş ki o sözleri burada aktarmaya hicap ederiz. Bunca yıl insanları güldürerek ömür süren san’atçı, bilinç altındaki “kadın düşmanlığını” ortaya koymuş. Çok af edersiniz, “zina”yı kendine hak gören, bu yolla kadınları aşağılamayı hedefleyen çirkin sözler sarf etmiş.
Gazetelere yansıyan bilgilere bakılırsa bu “solcu aydın ve sanatçı” sarf ettiği sözlerden dolayı “Üslûbum yanlıştı, özür dilerim” demiş. (Akşam, 26 Aralık 2012) Ama bu özür bile kabahati kadar büyük. Çünkü sadece “üslûbu”nun yanlış olduğunu düşünüyor. Hakikate bakılırsa, sadece üslûp değil, sözlerinin tamamı ve temeli yanlış. Çünkü o çirkin sözde kadınlar “insan” yerine bile konulmuyor.
Hadise sonrasında tepki açıklamaları yapan diğer sanatçılar da bu çirkin sözleri sarf edene gösterdikleri tepkilerde işin özünün farkına varmadıklarını göstermişler. Ekseriyet, “üslûbu yanlış” demiş. Tamam, üslûp yanlış da, yanlış olan sadece “üslûp” mu? Asıl, kadını “sınıf dışı” gören, aşağılayan anlayış eleştirilmesi gerekmez miydi?
Etrafımıza baktığımızda kadınları aşağılayan, onları “reklâm malzemesi” ve daha çok satış için vesile ve vasıta gören anlayışa her yerde ve bilhassa medyada çokça rastlıyoruz. Çok satmakla övünen gazelere bakıldığında hemen her sayfasında kadın bedenleri teşhir edilmiyor mu? Yine aynı gazete ve “çok izlenen televizyonlar”a bakıldığında kadın bir reklâm aracı ve vasıtası olarak görülmüyor mu? Bu mudur kadına hak ettiği değeri vermek? “Arka sayfa güzelleri” adı altında çirkinliklere imza atarak mı kadınların hakları savunulmuş oluyor?
Kadın haklarını savunduğunu ileri sürenler en önce bu meselelere el atmalı değil mi? Niçin feministler bir araya gelip bu çirkin reklâmlara, kadın istismarına ve kadın bedeninin teşhirine engel olmak istemiyor? Niçin en ağır hakareti dile getiren “solcu sanatçı”lara itiraz edilmiyor?
Şundan emin olun ki, kadına gerçek değeri İslâm dini veriyor. Cenneti annelerin ayakları altına seren başka bir anlayış, başka bir yaklaşım var mı? Fıtrat dini olan İslâmı, “kadınlara değer vermiyor” diye tanıtan, ona apaçık iftira adan “solcu aydın”ların kulakları çınlasın! Bir kendi tavırlarına, anlayışlarına baksınlar, bir de “rahatsız edici bakış”lardan bile kadınları koruyan sisteme baksınlar.
Hatırlamak gerekir ki, “arka sayfa güzelleri” adı altında müstehcenliği teşvik eden gazetelerin diğer sayfaları taciz haberleriyle doluyor. Taciz ve benzeri suçları “haram” anlayışı olmadan nasıl önleyebilirsiniz? Müstehcenliği teşvik eden gazete ve televizyonlar, yaptıkları yayınlarla bilerek ya da bilmeyerek taciz rüzgârına destek olmuş oluyorlar. Gazeteleri ve televizyon dizilerini müstehcenlikle yoğurmanın yangına körükle gitmekten ne farkı var? Türkiye’nin şu anda yürütülmeye çalışıldığı bu yolun, çıkmaz sokak olduğu Avrupa nezdinde ortaya çıkmadı mı? Çocuğu ve aileyi bu anlayış sebebiyle kaybeden Avrupa’nın, şimdiye kadar gittiği yolu terk etmeye çalışması da mı bizi uyandırmayacak?
Hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun “aydın”lara düşen görev aileye ve kadınlara saygı göstermek olmalıdır. Ama bu saygı, gösteriş türünden bir saygı olmamalı.
Kadınlara hakaret eden sözde aydınları teşhir etmek de kadın haklarını savunanların bir görevi. Peki bu “sanatçı/aydın”lara tepki göstermek için neyi bekliyorlar?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi