Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

PKK yol çatında

PKK yol çatında

 

Yıllardır PKK ve Kürt meselesi üzerine yoğunlaşan bir arkadaşla Yeşilköy Havaalanında karşılaştık. O da ben de Mardin’e doğru gidiyorduk.  Yolda epey sohbet etme imkanı bulduk. Dereden tepeden ve bir de PKK meselesinden ve yeni açılım rüzgarından konuştuk.  Daha henüz Paris’teki infazlar yaşanmamıştı.  Süreçten umutluydu ve sonuçta PKK içinde bir ayrışma olacağını öngörüyordu. Nitekim, infazın ardından birçok kişi bunu örgüt içi hesaplaşma olarak değerlendirdi. Bu, bahsedilen ayrışmanın ayak sesleri miydi? PKK bir sarmala ve bir bileşkeye benziyor. İçinde şuubi ve ırkçı damarla birlikte taifi ve sekter damarlar da barındırıyor. Irkçı damar elbette Kürtçü damar. Her Türk Türkçü olmadığı gibi her Kürt de Kürtçü değildir.  Bediüzzaman ‘Hakiki Türkler Türkçülük yapmaz birileri onlar namına yapar’ diyor. Irk ve dil Allah’ın ayetlerindendir. Irkçılık ise şeytan rivayet ve ayetlerindendir. Kimi Kripto Ermenilerin Kürtçülük kimliği arkasına gizlendikleri ve Kürt kimliği altında Türklerden intikam aldıkları söyleniyor. Meseleye tersinden bakanlar da var.  Sırrı Sakık, 1915 sürecinde Ermenilere yapılanların günümüzde bir biçimde Kürtlere de teşmil edilmek ve yapılmak istendiğini ileri sürüyor. Ermeniler ve Kürtler elbette bölgenin arkaik halkları. Lakin Ermeniler Osmanlı’nın zayıflaması ve Batı’nın güçlenmesini fırsat bilip; Batı’yı da arkalarına alarak Anadolu’yu parçalamak istemişlerdir. Sırrı Sakık bunları pas geçerek ve tay ederek indirgemeci bir biçimde sonucu hatırlatıyor.  Kaseti geriye doğru sardığımızda Ermenilerin yaptıklarının yanlış olduğunu ve maruz kaldıkları sonucun da üzücü olduğunu görebiliyoruz.   Bu nedenle bütün tarafların sorumlu ve yapıcı davranması gerekir. Yoksa suçu taraflardan birinin üzerine yıkmak haksızlık olacaktır.
 
 
¥
 
Mardin’e doğru uçarken konuştuğumuz PKK uzmanı arkadaş, PKK ile devlet arasında bir anlaşma ikliminin doğması halinde örgütün çözüleceğini ve ırkçı damarın ufalanacağını geride sadece taifi yani sekter damarın kalacağını söyledi. Bu sekter damar örgüt içindeki kimi Alevi ve Ezidilere tekabül ediyor. Gerçi şuubilik damarı nedeniyle kimi PKK’lıların Zerdüştlüğe özendikleri ve oradan beslenmek istedikleri de bir gerçek. Dolayısıyla PKK ile devlet arasındaki bir mutabakat PKK içindeki ayrışmayı tetikleyebilir ve hızlandırabilir. Şuubi taifi ortaklık bozulabilir ve bileşke dağılabilir. Bu durumda geride sadece taifi ve sekter damar kalacaktır.  Bu arkadaşın görüşüydü. Paris infazları sonrasında bu görüşü bu kez de Osman Öcalan seslendirdi ve dile getirdi. Daha doğrusu Sabah’ın haberine göre (Mesut Er, Osman Öcalan, Karasu ve Fehman Hüseyin’e işaret etti), Osman Öcalan da sözünü ettiğimiz arkadaşın tezini doğruluyor. Osman Öcalan “ Sakine Cansız, savaşı sürdürmekten yana olan, Fehman Hüseyin’in de içinde yer aldığı Mustafa Karasu’nun ekibinin hedefi haline gelmiş olabilir…” Öcalan’ın Sakine Cansız ile ilgili analizi şöyle: “PKK’nın çizgisine bağlı olduğu kadar, doğru görmediği şeylere muhalefet eden, eleştiren biriydi. Bununla birlikte Abdullah Öcalan’a son derece bağlıydı. Askeri mücadeleden çok siyasi mücadeleye yatkındı. Bu yüzden savaşı sürdürmekten yana olan mezhepçi Mustafa Karasu gibilerinin hedefi haline gelmiş olabilir…” Osman Öcalan, Fehman Hüseyin’in de Mustafa Karasu ile savaş kliğini temsil ettiğini söylüyor.
 
¥
 
Osman Öcalan bu ekibin barış istemediğini söylüyor ve 2003 yılında yol çatına geldiklerini ve kendisiyle birlikte bazı isimlerin şiddet yerine siyasi yöntemin benimsenmesini istediklerini ama karşı tarafa dinletemediklerini hatırlıyor: “Bu konuyu gündeme aldığımızda Murat Karayılan ortadaydı. Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan ve Duran Kalkan bu savaşın sürdürülmesinden yanaydı. Fehman Hüseyin de bu ekipteydi. PKK’nın dağda bulunan bu ekibi, barış istemiyor…” İnfazlarda yabancı istihbaratların rolünün de göz ardı edilmemesi gerektiğini hatırlatıyor ama bununla birlikte Türk gizli servislerinin dışarıda PKK’lı öldürmediğini de ikrar ediyor. Bu açıdan olayda barışı istemeyen İran, Suriye ve Rusya gibi ülkelerin istihbaratlarının parmaklarının aranması gerektiğini savunuyor.  Sakine Cansız’ın kardeşi Metin Cansız da muhtemel failler noktasında İran’a odaklanan isimler arasında yer alıyor. Başbakan Erdoğan da terör örgütü PKK’nın Türkiye’nin ayağında bir pranga ve zincir olduğunu ifade etmektedir. Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası rakipleri bu pranganın ayağından söküp çıkarılmasını istemeyeceklerdir. Aksi taktirde, Türkiye depara kalkar. Bununla birlikte, kimyaları ‘kaybet kaybet’e uyarlı ve duyarlı yıkıcı yapılar güzellik istemiyor.  Sulh çizgisi veya barış atmosferi bazı PKK’lıların ve onları himaye eden güçlerin kimyasını bozuyor. Osman Öcalan gelinen noktayı şöyle özetliyor: Barış süreci, örgüt içinde ayrışmaya neden oldu.  BDP’liler bu gerçeği örtbas etmek istiyorlar. Bir de kalkıp hükümetin infazları örtbas etmek istediğinden dem vuruyorlar. PKK şimdi kimyasal bir reaksiyon yaşıyor. Ne demiştik: PKK yol çatında.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi