Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Ayran niye uluslararası içecek olmasın?

Ayran niye uluslararası içecek olmasın?

Ayran konusunda herkes yazdı... Ben yazmasam olmaz... Ne yani benim başım Önder Aytaç mı?...

    Süzme Yörüğüm... Değil gazlı içecekler, şerbet bile tadmadan ayran içmiş; bütün çocukluğu yan köyün çocuklarının “Yörük ne bilir bayramı, lak lak içer ayranı”  denerek kızdırılmaya çalışılmış bir Yörüğüm...  (Yanımızdaki köyün çocukları, “Yörük Yörük yörüdü, kıllı deri sürüdü” veya “Bağa erik eve Yörük sokma” diye de kızdırmaya çalışırlardı. Oysa onlar da Yörük idi.)

 Neyse... Konuyu dağıtmayalım ve “ayran”a dönelim.

Ayran konusuna 1991’de, Türkiye Günlüğü dergisinin Türk sağını değerlendirdiğimiz sayısındaki bir yazımda temas etmiştim. O yazımda, gerçek milliyetçiliğin lafla olmayacağını ve Türklerin insanlığa bir hediyesi olan ayranı, bütün insanlığın ortak içeceği hâline getirip asitli kolaların karşısına dikmekle olacağını söylemiş ve Türklerin ayranı hâlâ yüzlerce yıl önceki gibi hazırladıklarını; hiç geliştrmediklerini söylemiştim.
5-6 yıl önce, bir Yörük derneği davet etmiş ve yapılabilecek projelerden konuşmuştuk. Artık, zamanın  “Kıl çadırlarımız var, şöyle kıyafetlerimiz, kilimlerimiz ve kilim motiflerimiz var;  kirmanlarımız var; üç eteklerimiz şöyle, çoraplarımız böyle...” diyerek kuru övünme zamanı  olmadığını; Yörüklerin, insanlığa yeni olarak ne katacaklarını düşünmeleri gerektiğini söylemiş ve “Mesela, ayranı tıpkı kolalı içecekler gibi uluslar arası bir içecek hâline getirecek anlayışınız var mı?... Böyle bir ekip kurulsa, finansmanınız var mı?...” diye sormuştum da cevap alamamıştım.

Sayın Başbakan geçen hafta ayranın “millî içecek” olduğunu söylemesinden sonra, entel-dantellerin ayranı kabardı. (Zaten Başbakan birşey söyleyip yapmasa, bu  entel-dantellerin söyleyecek hiç bir şeyleri yok.)  Başladılar güyâ başbakan’ı sarakaya almaya...

Zaten bu entel-danteller, yerli kültüre ait ne varsa düşmandırlar.  Baksanıza adamlar ayran ve yoğurda bile karşı... Bunlar bilmezler ki, yoğurt ve ayran, insanlığa Türklerin hediye ettikleri bir yiyecek ve içecektir. Eski Türkler yoğurt ve ayranı icad etmek için büyük büyük laboratuarlar kurmamışlar; tabiatle kavga etmeden, bir kimyevî mucize gerçekleştirmişlerdir.
Bugün bütün dünyada “yoğurt” ve “ayran”, aynı isimle anılmaktadır. Çünkü diğer kültürler, bunlarla, Türkler vasıtasıyla tanışmıştır ve bu iki süt ürününü insanlığa Türkler hediye etmişlerdir. Elbette adları da Türkçe olacaktır.
1991 ve 5-6 sene önce temas ettiğim hususu tekrarlıyorum. Ayran, bütün insanlığın ortak damak zevkine hitap edecek şekilde zenginleştirilmeli ve asitli kolaların karşısına dikilmelidir. 

Ayranın en zayıf özelliği, dayanıksızlığıdır; kısa zamanda ekşir. (Laf aramızda, bozulmadığı sürece ben ekşi ayranı daha çok severim.) Modern kimya bilimi, özelliğini bozmayacak bir şekilde ayranı uzun süre dayanıklı hâle getirrise ve gıda mühendisleri de aromatik zenginliğini arttırıp bütün damaklara  hitap edecek şekilde geliştirirse, ayran niye asitli kolaların karşısına dikilmesin?...

Valla TÜBİTAK’ın yerine ben olsam, hazır gündemdeyken ayran konusunda hemen kolları sıvar, ayranı insanlığın ortak içeceği hâline getirmenin yollarını ararım. “Ayranı da kahvenin türevi olan neskafe ve expresso gibi batıya kaptırmayalım, hemen çalışmalara başlayalım.” derim ben. 
Besleyiciliği, içiminin hoşluğu ve bir de doğal asidiyle insana zevk veren böyle bir içecekten insanlığı mahrum etmemiz doğru olmaz. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi