Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Şeytan kardeşliği!

Şeytan kardeşliği!

ABD’nin hem Irak hem de Suriye politikası aynı ve İran ve İsrail eksenini (Siyho-Safeviyye) kazandırmaya matuf. Nitekim, Müslüman Kardeşlerin Londra sözcülerinden Züheyr Salim İslam dünyasını sarsmak ve Sünni dünyayı felç etmek için Bush yönetiminin kasıtlı olarak Irak’ı İran’a devrettiğini ve onun kontrolüne bıraktığını ifade etmiştir. Suud Dışişleri Bakanı Suud Faysal da o dönemde ABD’nin altın tepsi içinde Irak’ı İran’a takdim ettiğini söylemiştir. Nitekim, Irak Müftüsü Rafi Rıfai, uzlaşma için Maliki ile görüşmenin beyhude olduğunu; Irak meselelerini patronu İran’la görüşmek gerektiğini söylemiştir. Zira Maliki’nin iplerinin İran’ın elinde olduğunu ifade etmektedir. ABD ne Esat’tan ne de Maliki’den vazgeçmektedir. Hatta Maliki lehinde Türkiye’nin Kuzey Irak’tan uzak durmasını telkin etmektedir. Bu sebepsiz veya tesadüf olabilir mi? Bu nedenle İslam dünyası kendi göbeğini kendi kesmeli ve İran ve İsrail tehlikesine karşı bir eksen oluşturmalıdır. Bu eksen İslam birliğinin de temeli olmalıdır. ABD bizden gözüküyorsa da fiiliyatta İran’a çalışıyor. Stratejisi doğrudur siz olsanız azınlıklara mı yatırım yaparsınız yoksa potansiyel hasmınıza mı? Neden Bush 2003 sonrasında İran yerine Irak’a saldırdı ve ardından Irak’ı İran nüfuzuna terk etti? Ve sonrasında da Suriye politikasında bütün kırmızı çizgilerinin çiğnenmesi ve bütün korkularının gerçekleşmesine rağmen neden politikasını değiştirmiyor? Burada ABD’nin müdahaleden kaçınmasının nedeni Irak’tan ders alması falan değil, Suriye’deki pasif politikasının Irak’taki aktif politikasının devamı olmasıdır. Suriye’de çıkarları pasif kalmasından ve Sünnileri oyalamasından geçiyor. Neden Myanmar’da azınlık olan Müslümanlara azınlık olmaları keyfiyetiyle sahip çıkmıyorlar da ABD ve bütün dünya neden Suriye’deki azınlıkların hamisi kesildiler ve azınlıklar adına çoğunluğu kurban ediyorlar? Hem de fiiliyata değil, niyete binaen! Onlar için insani felaketler sadece siyasi bir malzemedir. Öyleyse Myanmar’da Müslüman azınlık ile Suriye’de Müslüman çoğunluğu görmeme politikası özünde aynıdır!

¥

Myanmar’daki azınlık Müslümanların kaderiyle Suriye’deki çoğunluk Müslümanların kaderi aynı değil midir? İran ise şaşırtmaca politikalarıyla hem kendisine hem de ABD’ye kazandırıyor. Ortada bir şeytan kardeşliği var. Mossad’ın eski şeflerinden Efraim Halevy Esat’ın Şam’daki adamları olduğunu yazmıştır. The Times gazetesi genelde Esat yanlısı ve sözcüsü olmakla birlikte 18 Mayıs tarihli ( 2013) bir haberinde İsrail istihbaratçılarını konuşturmuş ve onlar ilk günkü gibi aynen şöyle söylüyorlar: Bildik şeytan bilmedik şeytandan yeğdir. Zayıf ama bütünlüğünü korumuş Esat rejimi İsrail’in işine gelir ve ‘ondan ötesi Şam’da kayısı’ diyorlar. Esat’ın azmine hayranlıklarını dile getiriyorlar (Report: Israel Prefers Assad Survive Syria Conflict, The Times, 05/18/2013).Dolayısıyla İran, İsrail Rusya ve ABD’nin Esat’ın en azından muayyen bir vakte kadar kalması konusunda zımni bir ittifak içinde oldukları varsayılıyor. ABD nazariyatta farklı konuşsa bile fiiliyatta bu politikayı doğrulayan bir çizgi izlemektedir.

¥

Suriye sahnesinde insi şeytanlar birbiriyle cilveleşiyor. Bu şeytanların başında İsrail var. Öteki yakada ise nifak cephesi var. Suriye şeytanların içtima merkezi haline gelmiştir ya da Deccal (İsrail, ABD) ile Yecüc Mecüc taifesi (Rusya-Çin ) ortaklığına dönüşmüştür. Burada göstermelik dost (ABD) iç düşman (İran ve cephesi) açık düşman Rusya ve Çin’in ümmet karşısında şeytan kardeşliğine yöneldikleri görülüyor. Bu şeytan kardeşliğinin izlerini şeytan cephesinin avukatlarından Daniel Pipes’ın satırlarından takip edebilirsiniz (Support Assad by Daniel Pipes The Washington Times April 11, 2013). Daniel Pipes bu yazısında Esat’ı habis ve şeytan olarak nitelendiriyor ama ‘bu şeytan bize lazım’ diyor. Zira bu şeytanı ehveni şer olarak görüyor. Ya da The Times’ın ifadesiyle tanıdık ve tezkiye olmuş şeytan olarak görüyorlar. On yıllarca Esat rejimini takip eden biri ve hasmı olarak Batı hükümetlerinden Esat’ı desteklemelerini ve vicdanlarını karartmalarını ve şeytana uymalarını istiyor. Daniel Pipes Batılı hükümetlere Ümmeti ve Sünnileri hedef göstererek Suriye sahnesini şöyle tahlil ediyor. Esat ve dostları İkinci Dünya Savaşı sırasında olduğu gibi Stalin ve cephesini andırıyorlar. Karşılarında ise Hitler var. Dolayısıyla Churchill ve ABD yönetimi nasıl ki Naziler karşısında Stalin ve komünistleri müttefik olarak öne çıkarmış ve yeğlemişse Suriye’de de benzeri bir durum var. İkinci Dünya Savaşında yaptığımız gibi Şam cephesinde de Hitler karşısında çar naçar Stalin rejimini desteklemek zorundayız. Deniel Pipes yine Suriye cephesinde de İran-Irak savaşında olduğu gibi yenişmezlik statüsüne destek vermeye çağırıyor.  Pipes, Kissinger’in temennisine gönderme yapıyor. Keşke iki taraf da yenilse! Olamıyorsa ve değilse iki tarafından kazanamasın! İran, Irak-İran cephesinden sonra emperyalistlerin bu kirli oyununa ve yıpratma oyununa Suriye cephesinde yeniden alet oluyor. Ümmetin kanını heder ediyor. Zira gözlerini taassup perdesi ve tarihi mezhep kini bürümüştür. Irak cephesinden sonra Suriye cephesinde de şüphesiz zehir kupayı ikinci kez içecektir. İnşaallah bu sefer ki öldürücü olur. Mazlumların ve İslam dünyasının ahı çıkar. Davudoğlu’nun dediği gibi Esat’ın kalmasının temel nedeni Rusya’nın diplomatik ve silah desteğinden ziyade İran’ın fiili desteğidir. Lakin Suriye’de Allah’ın izniyle blok olarak çökecekler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi