Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Ampul ile lambanın buluşması

Ampul ile lambanın buluşması

Rabat-Cezayir- Bu yazıyı Rabat’taki otelimden; Sofitel’den yazıyorum. Seyahatimiz ve ilk günümüz gayet iyi ve verimli geçti. Gazeteci dostlar ve işadamlarıyla kaynaştık. Adeta kaldığımız otel Faslı dost ve mihmandarlarla birlikte Türkiye’nin bir parçasına dönmüştü. Eş dostla selamlaştık ve tanıdık diyarları yeniden turladık. Daha ötesinde Rabat’ın tarihi Medine’sini ve kalesini bir grup gazeteci dost ile birlikte gezdik. Tadını çıkardık. Daha önce gezip gezmediğimi hatırlamıyorum. Ama Rabat değişmiş. Ne kadar olduğunu hatırlayamıyorum ama son geldiğimde Rabat’ta hafif raylı sistemi görmemiştim. Fransızlar tarafından yapılmış. Elbette Fransızlar bu konuda deneyimli. Öteden beri hızlı trenleri ve bu yönde teknolojileri var. Kahire’de de yer altı metrosunu onlar kurmuşlardı. Dikkatimi çeken bir başka husus ise hafif raylı sistemin geçmiş olduğu bazı köprüler ve geçit yerleri oldu. Köprüler oldukça estetik yapılmış ve köprülerin altı da spor sahalarına dönüştürülmüş. Çok kullanışlı ve marifetli bir proje haline getirilmiş. Pazartesi gün kalan vaktimizi burada Korniş dedikleri kordon anlamına gelen Bou Regreg nehrinin kenarlarında tur atarak değerlendirdik. Nehrin iki kenarlarına lüks villalar ve turistik mekanlar yükseliyor. Gençlerin sabah akşam ‘takıldıkları’ bir mekan. Başbakan Erdoğan ve heyeti Fas’taki adaşı Fas Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ileri gelenleri ve başbakan ve dışişleri bakanı tarafından karşılandı. Abdulillah Bin Kiran ve Sadettin Osmani resmi karşılama heyetinin başında bulunuyordu.

¥
İlginçtir, iki adaş parti arasında kader ortaklığı var. AK Parti kurulduğunda bazı yazılarımda bu kader ortaklığına ve beraberliğine değinmiştim. İsimlerin ötesinde AK Parti’nin amblemi ampul iken Fas Adalet ve Kalkınma Partisi’nin amblemi ise lambadır. Fas zaman zaman büyük gösterilerin olduğu ve yaşandığı bir ülke. Özellikle iki binli yılların başında (2002) Rabat ile Kazablanka şehirlerinin temsil ettiği büyük gerilim yaşanmıştı. Bu gerilimi temsilen zıt istikametli gösteriler olmuştu. Rabat derli toplu ve Türkiye ile mukayese edildiğinde Ankara’yı hatırlatıyor. Denizle irtibatı yok ve Kazablanka’nın hilafına daha ziyade ‘laik’ olarak tanımlanan kesimlerin yatağı. O dönemde Fas’ta dindar kitlelerle ötekileri karşı karşıyla getiren kadın meselesi olmuştu. Kadın meselesi üzerinden ülkenin dini kimliği etrafında bir çekişme yaşandı. Proje ‘idmacü’l’ mer’e fi’t tenmiye/Kadını Kalkınmaya Ortak Etme’ adını taşıyordu. Kadın üzerinden Fas’ın Ankara ve İstanbul’u karşı karşıya geldi. Onun ötesinde son dönemlerde Fas 20 Şubat hareketine sahne oldu ve bu meselede ise İslami kesimler de karşı karşıya geldi. El Adlu Ve’l İhsan ile Tevhid ve Islah veya Fas AKP’si karşı karşıya geldi. Bu mesele de atlatıldı.
¥
Bedenimizle Fas’ta olsak da ruhumuzla Türkiye’deyiz. Gösteriler ruhumuzda darp izi veya travmatik bir etki meydana getirdi. Yıkıcı bir kalkışma olmasından dolayı. Kuzey Afrika ziyaretinden önce gösterileri 31 Mart vakasıyla ilişkilendirmek istiyordum. Uçakta Milliyet gazetesinin bu yöndeki bir haberiyle karşılaştım. Haber, Topçu Kışlasıyla 31 Mart arasındaki ilişkiye işaret ediyor. 31 Mart ayaklanması ve ardından gelen Hareket Ordusu meselesi Türkiye’de rejimin kökten ve hepten değişmesine neden olmuştu. Hareket Ordusunun artıkları yeniden mecrayı kendi lehlerine çevirmek için Gezi Parkında gerici bir kalkışma tertip ettiler. Yöntemleri de yakıp yıkmak. Eski rejimi geri getirmek istiyorlar. Bunlar Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte eski sistemin kalıntıları yani Arap Baharının isimlendirmesiyle fulul. İnisiyatifi geri almak istiyorlar. Nafile bir uğraş. Habertürk’ten İhsan Bal Münsif Marzuki’nin ağzından günümüzü ifade eden İtalyan sol teorisyen Gramsci’den bir tespit aktarıyor. İfadesi tam da içinden geçtiğimiz döngüyü veya safhayı izah ediyor. Gramsci’nin ifadesi şöyle: Eski sistem tamamen ölmedi, yeni de tamamen doğmadı. Her yerde eski sistemin kalıntıları ve boydan boya yaşadığımız coğrafyada hesaplaşma var. Artıklar yeni sisteme karşılar. Gezi Parkı meselesi dış boyut itibarıyla Suriye meselesine kadar uzanıyor. Arap ulusalcıları da Türk ulusalcılarla aynı karede buluşuyorlar. Burada kadının kalkınmaya katılımı projesini destekleyen ve 2002’de Rabat’ta gösteri yapanların bir kısmı veya artıkları da bizim Türk gazetecilerinden birisine ‘Gezi Parkı olaylarıyla dayanışma için biz de burada gösteri yapacağız’ demişler. Yapıp yapmamaları ayrıntı ama eski rejimin artıkları ve gericiler her yerde direniyor ve yumuşak buldukları zeminde hareketlenmeye çalışıyorlar. Fakat unuttukları bir şey var. Talih onlardan yana değil. Her siyasi ve sosyal sarsıntı onların daha da gerilemesine yol açıyor. Kısmi bir atılım ve hareketten sonra fersah fersah geriye düşüyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar en azından 50-100 yıl kaderleri bu. Boyunlarını her uzattıklarında tekrar dipi boylayacaklardır. İnanmıyorlarsa boylarının ölçüsünü alsınlar. Her kalkışmadan sonra daha kötü bir vaziyetle karşılaşacaklar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi