Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Biliyorum Beddua Etmek Yasak

Biliyorum Beddua Etmek Yasak

Samimi dostlar ve iyi Müslümanlar; “Beddua etme” diyorlar. Biliyorum Müslümana beddua yakışmaz ve yasak.

Öyle sık sık da beddua falan etmiyorum. Mesela yazılarımda eğer bardak taşmadıysa, mümkün mertebe kolay kolay etmem.
Twitter denilen püsküllü belada zaman zaman beddua ettiğim oluyor. Sonuçta tevbe etmekle yükümlü bir kulum.
Amma ne yapayım, gerçek şeytana gücüm yetiyor, Euzü besmele çekince gidiyor ve ruhen rahatlıyorum.
İnsana benzeyen şeytanları görünce besmele çekiyorum ama yine yapacaklarından geri kalmıyorlar. Ahlaksızlarından, edepsizliklerinden asla taviz vermiyorlar.
İslam tarihini aşağı yukarı iyi bilenler kadar bilirim. Efendimiz (s.a.v.) başta olmak üzere bütün Peygamberlerin başına gelenleri bilirim. Nemrud’u, Firavun’u ve Ebucehil’i.
Medyada, siyasette, ekonomide kendini güç sahibi gören çevreler, bunların hepsinden daha büyük din düşmanı veya onların yanında.
……………….
Şimdi sadece ehli imanlara soruyorum. “Son aylarda yaşadıklarımızın neresinde memleket ve millet menfaati vardı, esas gaye din düşmanlığı değil miydi?”
Tekrar söylüyorum, Müslümanlara beddua zinhar yasak. Demek ki tahammül zaafım var. İnşallah imanımı güçlendireceğim ve beddua etmeyeceğim.
Şimdi aşağıda bir anekdot aktaracağım. Bu anekdot karşısında hala tebessüm ederek; “normaldir olabilir” “hayırlısı olsun” diyebilecek biri varsa, gerisini diyemem.
Bir arkadaşım geçenlerde twitterden Cemal Güncal isimli bir Müslümanın yazdığı anısını paylaşmış.
Ben de sizlere aktarmak istedim. Olayın ne zaman geçtiğini bu anıyı okuyan her aklıselim sahibi insan tahmin edebilir.
………………..
“Sekiz yaşında hafızlığa başladım, sık sık evimiz basılıyor, Kur’an-ı Kerim bulundurmak en büyük suç. Bir elif cüzü bile bulundurursa vay haline!
Korkudan evde ders çalışamadım. Fındık bahçesinde bana bir yer yaptılar. Orada Kur’an’a çalışıyorum.
Bir baktım, bir onbaşı ve iki jandarma beni bulmuşlar. “Çabuk git babanı çağır” dediler. Gittim babamı getirdim, Onbaşı babamı sakalından tuttu, elindeki Kur’an-ı Kerim’i aldı. Babamın kafasına kafasına vurmaya başladı. (Gözleri doluyor, konuşamıyor.)
Rahmetli gömleğini yırttı ve dedi ki;
-“Oğlum, Deli Halid Paşa’nın emir subaylığını, tabur komutanlığını yapmış adamım. Birinci Dünya Savaşı’na, İstiklal Harbine katıldım ki, bu memleketi kurtarayım da şu kitabımı rahat rahat okuyayım diye, keşke bu harplere girmeseydim de şimdi Kur’an-ı’ma dinime küfreden Bulgar deyip kendime teselli verirdim.”
Alıp götürdüler babamı… Cemal Güncal
………………….
Dinini, memleketini, bayrağını, namusunu, şerefini, kutsal bilen dini bütün her insan diyecektir ki;
-“Bunlar ne ki, daha fecisini yaşadık. Yakın tarih yazmasa da nice böyle binbir hadiseler vuku buldu.”
Evet, daha neler var. Fakat bizde bunları yazacak kişiler (ben de dâhil) dünyalıklarımızla uğraştığımız için yazmaya fırsat kalmıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi