Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Adeviye Meydanından Türkiye’ye teşekkür

Adeviye Meydanından Türkiye’ye teşekkür

Hasan el Benna’nın eğitim gördüğü Kahire Üniversitesi Daru’l ulûm bölümünde öğretim görevlisi olan Müslüman Kardeşler üyesi Prof. Salah Sultan darbeye karşı ulemayı örgütleyen isimlerden birisi. Mısır’da Ahmet Tayyip gibi saray alimleri olduğu gibi çok şükür tarihten beri hakkın ve halkın hizmetinde olan alimler de var. Bunlardan birisi de Fransız İşgal idaresine karşı halkı ve Mısır’ı temsil eden Şeyh Şarkavi’dir. Günümüzde Salah Sultan, Abdurrahman Ber bu isimlerin bir devamıdır. Bu hayırlı alimlerin yanında Muhammed Seyyid Tantavi, Ahmet Tayyip gibi nice saray alimleri de bulunmaktadır. Ezher Şeyhi Tayyip, Mübarek’in devrilmesi sürecinde gösterilere karşı çıkarken 30 Haziran’da seçilmiş Mürsi’ye karşı gösterileri onaylamıştır. Çünkü hakkın değil gücün yanındadır. Halkın alimi değil saray alimidir. Devrimden sonra iktidar partisi Hizbu’l Vatani kapatılıncaya kadar bu partinin üyelerinden birisi olmaya devam etmiştir. Partiden istifa çağrılarına da kulak asmamıştır. Ezher şeyhliği ile iktidar partisi üyeliğini bağdaştırmış ve bunları gündüz ve gece veya ay ile güneş gibi birbirini tamamladığını savunmuştur! Dolayısıyla Ezher Şeyhi değil, Temerrüt şeyhi ve Körfez şeyhliklerinin veya beyliklerinin bir uzantısı ve kuyruğu haline gelmiştir. Buna mukabil, Yardımcısı Hasan Şafii talebe-i ulûma ve hakka arka çıkmasıyla destanlaşmış bir isimdir. İskenderiye’de ‘Darbe ve Siyonizme Karşı Çıkma Eylemi’ öncesinde Darbe’ye Karşı Ulema Hareketi Lideri Salah Sultan TRT Türkiye (Arapça) Kanala bir değerlendirme yapmış ve yediden yetmişe Türk halkına, medyasına ve yönetimine şükranlarını ifade etmiştir. Minnet ve irfan duygularını şöyle dile getirmiştir: “Türkiye kadar bize sahip çıkan başka bir ülke olmadı. Türkiye’nin iyiliğini unutmayacağız…” zor zamanda Türkiye yine mazlumların yanında durmuştur.

*
İskenderiye’de darbecilere karşı gösterilerde Siyonizm ifadesi de eklenmesi ve kullanılması çok manidar. Zira, Mısır’da darbeden kazananlar safında Şiiler, Kıptiler ve İsrail ve onların açılımları vardır. Gazeteci Ahmet Mansur, Adli Mansur’un dönmeliği veya Yahudiliğiyle alakalı bir düzeltme yapsa da Sisi’nin Fas asıllı Yahudi dönmesi bir annenin oğlu olduğuna dair Cezayir gazetelerinden el Vatan bir haber yayınlamıştır. Annesi Safi’den Melike Titani ve dayısı da Uri Sabbağ’dır (http://www.egyptwindow.net/news_Details.aspx?News_ID=31204) Kaldı ki, Adli Mansur da şaibeli bir kişiliktir. Hazım Ebu İsmail’in cumhurbaşkanlığı adaylığı annesinin Amerikan vatandaşı olması bahanesiyle engellenmiştir. Adli Mansur ise aynı vasıfları taşısa da geçici cumhurbaşkanı olarak atanmıştır! Adli Mansur’un annesi Amerikan vatandaşı çıkmıştır. Bu da cumhurbaşkanı olmasına engel bir durumdur. Baradey de çift pasaportludur. Ayrıca Adli Mansur Anayasa Mahkemesi başkanı olarak Mürsi’nin huzurunda yemin etmemiştir ve bu yönüyle bu sıfatı hak etmemiştir. Daha sonra istifasını hangi mercii ve makama sunmuştur? Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi herkes sırayla birbirini atamıştır. Dön baba dönelim misali. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu eski Başkanı modern Ebu Rigal veya Alkemi kisvesinde ve pozundaki Muhammed Baradey de çifte pasaportlu olmaktan öte çift kimlikli çıkmıştır. Gizli Şii açıktan Siyonist! Gizli Şiiliği de Mısır eski Müftüsü Ali Cum’a’nın arkasında bayram namazı kılarken ortaya çıkmıştır. Sonrasında da bunu itiraf etmiştir. Eşi üzerinden Şiiliğe zimmetlenmiştir. Adamın bir ayağı Washington diğer ayağı da Tahran’da. Darbe Başbakanı Hazım Biblavi isimli adam da yarı zındık bir adam ve Hazreti İsa’nın marangoz Yusuf ile Hazreti Meryem’in izdivacından dünyaya geldiğini söyleyerek Kur’an-ı Kerim’i tekzip etmiştir. Darbe idaresi gerçekte zındıklar idaresidir. Sina’da gizleme gereği bile duymadan Mısır darbe idaresi ile İsrail birlikte operasyon düzenlemektedir. Darbe idaresi ile İsrail tak-şak tarzı ilişki içine girmiştir. Bundan dolayı Ehud Barak Amerikalılardan Sisi ve Baradey’in kıymetinin bilinmesini istiyor. Dünyanın bu iki isme destek vermesini talep ediyor (http://arabic.cnn.com/ 2013/middle_ east/8/11/ Ehud.Barak/index.html ).
*
Gayretli Ezher alimlerinden bir grup Mübarek’e ve saray alimlerine karşı cephe kurmuşlardı. Kendilerine Ezher Alimleri Cephesi (Cephetü Ulema-i Ezher) adını koymuşlardı. Şimdi de Sisi ve Darbeye Karşı Ulema Hareketini hayata geçirdiler. Bu hareketin başında da Salah Sultan var. Salah Sultan’ın Türkiye’ye teşekkür etmesi aslında Türkiye’nin son dönemlerde dünyada mazlumların sesi olmasıyla alakalıdır. Bunun daha organize ve planlı ve teşkilatlı yapılması gerekir. Türkiye’nin elinde de bu imkan var. Bu imkanlardan birisi de TRT’nin envanterindeki yabancı yayınlardır. Bunlardan birisi TRT Şeş diğeri de TRT Arapça (Türkiye) Kanalıdır. Mısır olaylarıyla birlikte El Cezire’nin dışında Mısır olaylarına yönelik olarak diğer Arap Kanalları pasif veya sansüre yatkın bir yayın politikası ve çizgisi benimseme ve izlemelerine mukabil TRT Arapçanın önemi ortaya çıkmıştır. Krizler fırsatlarla birlikte gelir. Bu, fırsatçılık yapalım anlamına gelmez. TRT Arapçaya ve yabancı yayınlara biraz daha ilgi göstermeliyiz. Mısır olaylarıyla birlikte TRT Arapça Cezire’den sonra izlenme oranında ikinci sıraya yükselmiştir. Bunu birtakım duyumlarıma istinaden söylüyorum. Bu garip bir durum değil, misyonla ve mazlumların sesi olma meselesiyle alakalı bir durum. Arap Baharının darbeler dönemine girmesiyle birlikte Araplar iki cepheye ayrıldılar. Diğer cephenin kanalları ve sözcüleri çok. Mazlumların ise sınırlı. İşte burada Türkiye’nin rolü ortaya çıkıyor. Elbette el Cezire ile yarışalım diye bir derdim yok ama Katar’ın yeri siyasi ve yayıncılık alanındaki geriliyor. Türkiye ise bölgenin başat ülkesidir. Zaten Katar’ın ağırlığı parasıyla alakalı ve geçicidir. Bu trendde TRT Arapça bir hamle ile el Cezire’yi yakalayabilir ve geçebilir de. Elbette El Arabiyayı çok rahat geride bırakır. Bir numaraya yerleşir. Bu, Türkiye’ye yakışır. Lakin bu da yetmez. Mutlaka Arapçaya eşdeğer bir İngilizce kanalımız da olmalı. Kendimizi Amanpour veya CNN üzerinden anlatacağımıza kendi ekranlarımızdan anlatalım, Ziyanı yok, o kanalı da kullanırız ama kanallar yüzümüze kapandığında ne yapacağız? Mısır olayları yayıncılığımız açısından fırsat olurken Gezi olayları da bize ders olmalı… Ve bu dersten görev çıkarmalıyız. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi