Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İhvan ve paralel din

İhvan ve paralel din

Müslüman Kardeşlerin bazı muhalifleri, kimi yöntem ve icraat hatalarını avlayarak onları genelleştiriyorlar. Bazı hataları üzerinden doğrularını da vuruyorlar. Onların iyiliğini isteyen ve nasihat zemininden yaklaşanlar olduğu gibi amansız hasımları da var. Ebu’l Hasan en Nedevi dost zemininden hatalarını söyleyenler arasındadır. Siyasal İslam markası vurulabilecek ender hareketlerden birisi Mevdudi hareketi olmalıdır. Bu hususta maksadı aştığı söylenebilir. Bu açıdan Cemaat-ı İslami mensubu olduğu halde onun çatısı altından çıkan Ebu’l Hasan en Nedevi ‘İslamın Tarihi Yorum’ başlıklı kitabında Mevdudi’ye yüklenmiştir. Cemaat-ı İslami ile fikir teatisinde bulunan ve onlara yakın bir yöntemi benimseyen Müslüman Kardeşleri de aynı zeminden eleştirmiştir. Daha doğrusu İmam Rabbani’nin siyasi alandaki yaklaşım ve yönteminden hareketle eleştirmiştir. İmam Rabbani siyaseti izlemiş ve ıslahatına yönelmiş ama doğrudan bulaşmamış, siyasi bir şahsiyet gibi hareket etmemiştir. Cemaatini örgüt yapısı haline sokmamıştır. Nedevi, Müslüman Kardeşlere siyasi bir ayar vermek istemiştir. Bu ayar Muhammed Abduh gibi işba derecesinde ilgilendikten sonra siyaseti terk etme telkini değildir. Aksine İmam Rabbani gibi ıslah çizgisi içinde hareketi tavsiyedir.

*

Müslüman Kardeşlere yönelik daha sert eleştirilerden birisini İskenderiyeli muhaddis Ahmet Mahmut Şakir yapmıştır. Bu eleştirilerde tarz ve yöntem farklılığı etkili olmuştur. Özellikle de Ahmet Mahmut Şakir, Cemaatin hem siyasi çizgisine hem de gizli faaliyetlerine hem de şiddete bulaşmasına muhalefet etmiştir. Burada gizlenme ile gizlilik arasında bir ayrım gözetilmelidir. Şakir’in kastettiği, örgütsel bir yapı çerçevesinde gizli hareket etmedir. Bazıları bu gizlilik halini Masonların tarzına benzetmektedir. Tabanca ile mushafa yapılan biat törenleri gibi. Şuu’nul Talim ve’l Kada adlı eserinde (S. 48) Şakir, Müslüman Kardeşlerin komunistlerden ve Yahudilerden destek aldığını ileri sürmüştür. Nukraşi Paşa’nın Gizli Birim tarafından öldürülmesinden sonra ise El Esas adlı dergide yazdığı bir makalede (Ocak 1949) hareketi modern haricilere benzetir. Ne yaptıklarını bilmediklerini savunur ve bu yapılanın Batı’daki gibi siyasi suikastlara kapı aralayacağını söyler ve bu yöndeki endişelerini paylaşır. Nitekim bu makaleden bir ay sonra Saray, Batılı ülkelerin de desteğiyle 12 Şubat 1949 tarihinde Hasan el Benna’yı şehit eder. 

*

Filistin’de fedai hareketlerine katılmaları ve ardından gelen gerginlikten sonra bazı ferdi veya yapısal hatalar olmuştur. Lakin bu hatalar daha sonra Cemaati vurmak için hazır kalıp suçlamalara dönüştürülmüştür. Sedat’ın öldürülmesi bile Hüseyin Bağcı gibiler tarafından galat-ı meşhur halinde onlara atfedilmektedir. 1952 sonrasında Cemaat kendini gözden geçirmiş; tarz olarak şiddeti, örgüt görüntüsünü ve onun ötesinde darbe yöntemini tamamen dışlamış ve reddetmiştir. Lakin suçlamalardan kurtulamamıştır. Özellikle de askeri çevreler İhvan’ı şeytanlaştırmak istemişler ve bazı dini kesimler de meşrep taassubundan dolayı buna alet ve teşne olmuşlardır. 1954 yılında üzerlerine yıkılan Menşiye olayı tamamen düzmece ve kurmacadır. Tertip ve tiyatrodur. Bununla birlikte meşrep taassubundan dolayı bazı selefi meşrep veya sufi meşrep kimseler geçmişteki hataları klonlayarak Müslüman Kardeşlerin karşısına Hıristiyanların ilk günah teorisiyle çıkıyor. Bunlardan birisi Selefi meşrep Muhammed Said Reslan olup İhvan’ı terörist bir örgüt olarak yaftalayıp; yaptıklarının cezasını çektiğini ileri sürmektedir. Yine bazı üyelerinin yanlış tercihlerini cemaate mal ediyor. Veya bazı geçici ilişkileri kalıcı bir damgaya dönüştürüyorlar. 

Amerikalılar İran Devrimi ve 11 Eylül’den sonra nabız yoklamak için İslami kesimlerle temasa geçmişlerdir. Bu, kritik zeminde gelişen bir temastır. Bu temaslar çerçevesinde az miktarda da olsa onların ağına düşen ve havasına girenler olmuştur. Fakat genelleme yanlış ve bühtandır. Bunun ispatı fiiliyat üzerinden olur. Farz edelim ki, suçlamalar doğru! Öyleyse Sisi bu suçlamayı neden yapmıyor. Hamas ile gizli temas nedeniyle Mürsi’yi yargılarken neden onları Amerikalılarla temastan dolayı suçlamıyor ve yargılamıyor? Zira bu kendi zeminini inkar olur. Gözüne düşmanlık perdesi inen Ali Cum’a da İhvan’ın kendilerini seçilmiş millet olarak gördüğünü ve paralel bir din ürettiklerini ileri sürmüştür. Yirmili yaşlarında cemaate girme teklifine karşı şunları söylemiş: “Örgütü din haline getirdiniz..” Evet örgütlenme ve gizli faaliyetlerle ilgili çekinceleri olabilir. Lakin bu yanlışlar serbest atışa imkan vermez. Cemaati Yahudileşmekle suçlayan Ali Cum’a Siyonizme hulus çekmektedir. 

Bari dinime rahleden müselman olsa!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi