Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Caferi Buti!

Caferi Buti!

Şu Hatemi’ler doğrusu ilginç insanlar. Fermani Altun gibi azınlık ruhuyla mı, dürtüsüyle mi yoksa dayanışmasıyla mı bilinmez ama Patrikhane’nin gönüllü avukatlığını yapıyor ve adeta kin kapısında ‘hukuk nöbeti’ tutuyorlar. Bu hususta Camia ile ortaklar. Haydar Baş Hoca duymasın ama Lübnanlı Şii din adamlarından Kayıp İmam Musa Sadr gibi aynı zamanda dinler arası diyalog atmosferinin vazgeçilmez figürleri. Bu hususta da camia ile ortaklar. Son kavgada ise hükümetin lehinde ve Camianın aleyhinde pozisyon takındılar. Bunun tek nedeni, İran’a farklı bakıştır. İran müstesna her yerde ve yönde hemfikirler. Ayının kafasından kırk düşünce geçermiş ve kırkı da bala dairmiş. Hüseyin Hatemi’nin kafasındaki bütün fikirler de İran’a dair. Merkeze onu almış ve dünyayı ve ahireti onun gözlüğüyle okuyor. Hakikati ona uyarlıyor. ‘Nasıl hakikat Hazreti Ali’den kopmayacaksa’ ona göre aynı şekilde İran’dan da kopmuyor! Onunla yatıyor onunla kalkıyor. İran hakikatle değil, hakikat İran’la deveran ediyor. Bundan dolayı da 19 Ocak 2014 tarihli Yeni Şafak’ın Pazar Ekiyle yaptığı söyleşi de karşınıza her tarafı İran kokan bir fikir salatasıyla çıkıyor. Hüseyin Hatemi bizim camianın arkasından koştuğu bir isim. Adeta Türkiye Afganisi! Yeni Asya bırakıyor kendisini Yeni Şafak kapıyor. Kapan kapana ve el üstünde. Menendi yok. Mesele Fethullah Gülen olunca yine siperden çıktı veya raflardan indirdiler. Hem hukukçu hem de mütefekkir kişiliğiyle. Bayan Hatemi hukuk tarafını eşi Hüseyin Hatemi de fikir cephesini idare ediyor. Adamın birikimi var ama takıntıları bunların serbest cevelan etmelerine müsaade etmiyor. Mesele İran’a gelince kısa devre yapıyor.

*

Fethullah Gülen’in misyonunu İran üzerinden ve Morton Abramowitz üzerinden tanımlıyor. Hoca ile ABD’nin yollarının kesiştiği belli. Ek delile ihtiyaç yok. Fakat bunu sadece İran üzerinden okumak hakikati kör topal hale getirmektir. Gülen’in İran’a mesafeli olduğu da doğru. Lakin son sıralarda ABD ve Suriye üzerinden tekrar zımni olarak ortak haline geldiler. Zaman’dan Kerim Balcı’nın ‘Esed’le konuşmak’ başlıklı yazısına bakabilir. Yetmedi ise Ali Bulaç üzerinden kurulan köprüleri görebilir. Ali Bulaç uysa da uymasa da Ali Hameney ile Pensilvanya arasında adeta manevi bir köprü. Öyle olmadığını varsaysak bile ortak dost sayılır. Camianın İsrail ile köprü şahsiyetleri olduğu gibi İran’la da köprü şahsiyetleri var. Hüseyin Hatemi İran’ı merkeze aldığından dolayı bütün komplo teorilerini İran üzerinden kurguluyor. Sözgelimi, Saddam Hüseyin’in İran’ın işini bitiremediği için cezalandırıldığını varsayıyor. İdamını da buna bağlıyor. Burada iyice İran yanlılığı tutmuş ve gerçeklerden büsbütün kopmuş. Batı Saddam ve Humeyni’yi birbirlerini kırmaları için kollamış ve kefenin birisi zayıfladığında ona arka çıkmış diğeri zayıfladığında onu takviye etmiştir. Yenişememeleri üzerine bir denge ve denklem kurmuştur. Mümkünse ikisinin de yenilmesini mümkün değilse berabere kalmalarını yeğlemiştir. Daniel Pipes’ın hatırlatmasıyla Kissinger bunu şöyle formüle etmiş: “It’s a pity they both can’t lose.”İkisi de kaybetmezse yazık! (http://www.danielpipes.org/12724/support-assad) İrangate skandalı başka nedir ki? ABD İran sayesinde Suriye’de IŞİD ile Hizbullah arasında aynı oyunu oynuyor. Daha geniş ölçekte İsrail lehine Şii - Sünni kapışması için Suriye’de çözümü tıkıyor. Malzemesi de İran. ABD, hedeflerine İran mihverini araç kullanarak ulaşıyor. İşte Irak’taki ortaklıkları. Gözümüze mi inanalım Hatemi’nin teranelerine mi? İnanmazsa Daniel Pipes’ın yazısına baksın. ABD çifte kıskaç altına aldığı İran’ı halletmek yerine İran’la birlikte Irak’ın işini bitirdi! İran’ı mı yeğledi yoksa ona gücü mü yetmedi?

*

Hatemi, şimdi Fethullah Gülen karaltısı üzerinden İran’a pay çıkarmaya ve parlatmaya çalışıyor. Yağma yok. Arap sabunu bile İran’ı kirlerinden arındıramaz! Ayrıca Şia’ya karşı Sünnilik projesi için Abramowotiz’in Gülen’i desteklediği izaha muhtaç bir şey. En azından hakikatin tamamı değil, yarısı. Hakikatin size tamamını aktarayım. ABD düşünce kuruluşu Bipartisan Policy Center tarafından, içinde ABD’nin eski Ankara Büyükelçileri Eric Edelman ve Morton Abramowitz’in de bulunduğu kurul tarafından hazırlanan “Söylemden Gerçekliğe: ABD’nin Politikasını Yeniden Çerçevelemek” başlıklı rapor bölgede mezhepçilik yapmakla alakalı İran’ı değil Türkiye’yi suçluyor ve bunun Amerikan çıkarlarıyla örtüşmediğini ima ediyor. Rapor, Türkiye’nin Sünni eksenli politikalar izleyerek ABD’nin yolundan saptığını ileri sürmektedir! Demek ki Gülen’i destekleyen veya desteklediği farz edilen Abramowitz bölgede Sünnileri ve onların potansiyel lideri olan Türkiye’yi değil Şiiliği yeğliyor. Çıkarları onu gerektiriyor. İsrail’in Yahudilik yapmasından ve İran’ın Şiilik yapmasından rahatsızlığı yok. İşte tam bu noktada içeriden biri olan Irak Kalkınma ve Demokrasi Enstitüsü Başkanı Iraklı Şii Gassan Atiye Amerikalıların bölgede Şiileştirme politikasını şu ifadelerle anlatıyor: “Amerikalılar ülkeyi işgal ettiklerinde iyi bir yaklaşımda ve tasarrufta bulunmadılar aksine sekterizmi ve mezhepçiliği (Şiiciliği) desteklediler. Faraza Irak’ı İran işgal etseydi (Maliki tarzı) böyle bir hükümet kuramazdı (http://www.kaldaya.net/2013/News/12/Dec10_A4_IqNews.html)”. Kurban bayramına denk getirerek Saddam’ı Amerikalılar değil Şiiler idam etmiştir. Erdoğan’ın akıbetini Hariri ve Saddam’a benzetenler de yine kimi Şiiler veya Şii meşreplilerdir! ABD’yi günah keçisi haline getirmenin ya da günah galerisine olmayanı da eklemenin bir faydası yok. Sen yanlışını görebiliyor ve malzeme olmaktan dönebiliyor musun, bundan alası yok! Kerbela’nın intikamı diye diye İslam dünyasını baştan sona Kerbela’ya çevirdiler! Saddam’ı İran’ın işini bitiremediği için elemişler. Hatemi’ye göre, Erdoğan’ı da Suriye’de Esat’ı tasfiye etmediği için tefe koymuşlar! Vay canına ne müthiş tespit! Tam tersine, Hatemi’nin rehberi ve delili olan Abramowitz ABD’den izinsiz Esat’a dokunduğu için Erdoğan’ın menfur adam haline geldiğini ifade ediyor. Hangisine inanalım? Rehberin kendisine mi yoksa nakilciye mi? Hoca tayfası da onun için tır’lara operasyon düzenliyor. Komplo teorilerini maniple ederek Esat ve İran’ı aklıyor. Hakikati ve komploları Muhammed Said Ramazan el Buti gibi İran ve Esat rejimine uyarlıyor. Buti kafasını Esat’ın mavallarıyla bozmuştu. Brzezinski’nin oyunları üzerinden Esat iktidarını meşrulaştırmaya çalışırken Brzezinski de Esatçı çıkmasın mı? Komplo teorilerinin şapa oturduğunu göremedi!

İyi de biz Esat’ı aklatmak için Hatemi gibilerine çanak tutmaktan ne zaman vazgeçeceğiz? Bari oldu olacak sadaktan Hüsnü Mahli’yi de çıkarıverelim! Garibim kıyıda köşede bayatlayıp gidiyor! Bir beladan ötekine mi koşuyoruz? Düşmanlıkta da ahlak gerekir. Denize düşen yılana sarılır hesabı yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım. Avcı ağzını açmış bizi bekliyor. Ümmet adına konuşacaklarına ümmetin yakasından düşsünler, gölge etmesinler yeter. Biz de artık Kemalistlerden kurtulmak için hocadan kurtulmak için İran’ı devreye sokma gibi Makyavelist dürtülerden kurtulalım. Bunların dengeleri bozmaktan başka sonucu olamaz. Hakikatin sahte taraftarlara ihtiyacı yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi