Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Yasemin de soldu

Yasemin de soldu

Arap Baharı Tunus’ta başlamıştı, Tunus’ta soldu, nihayete erdi. Genel seçimleri eski rejimin adamı olan El Baci Kaid Sisi yüzde 38 oranında oyla kazandı. Nahda Hareketi ise yüzde 31 seviyesinde kaldı. Seçimlere katılım düşüktü. Çalkantılı geçiş döneminin sonunda kalıcı baharın ve ikinci cumhuriyetin yakalanması umut ediliyordu. Heyhat! Sandıktan birinci cumhuriyet çıktı. Birinci cumhuriyetin adamları çıktı. 26 Ekim 2014 tarihinde yapılan seçimlere bir ikilem damgasını vurmuştur. Bu ikilemi İslami gelenekten gelen Nahda Hareketi ile eski rejimi temsil eden ve laik gelenekten gelen Tunus Çağrısı (Nidau Tunus) hareketi temsil ediyordu. Seçimler ikisinin yarışına sahne olmuştur. Bu yarışı Zeynelabidin Bin Ali cephesi kazandı. Böylece Arap Baharı doğduğu yerde söndü. Yasemin Devriminin solmasıyla, soldu.  Umut vadeden Tunus modeli de sona erdi. Böylece Arap Baharı sıfır noktasına gelmiş oldu. 2010 yılında Sirte’de yapılan Arap Birliği toplantısında Kaddafi dört kişi arasında görülüyordu. Zeynelabidin Bin Ali, Hüsnü Mübarek, Ali Abdullah Salih ve Muammer Kaddafi. Ardından bu liderlerin tamamı Arap Baharı dalgasıyla devrildiler. Sonrasında hepsinde sallantılı ve sancılı bir geçiş süreci yaşandı. Bugün baktığımız zaman sandık üzerinden gelenlerin tamamının tasfiye olduğunu görüyoruz. Bunun tek istisnası silahlı bir çekişmeye sahne olan Libya.

Tunus’taki seçimlerden önce Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi The Washington Post’a bir makale yazmış kendilerinin Libya, Mısır gibi dışlayıcı bir modeli benimsemediklerini belirtmişti. Aslında, Raşid Gannuşi’nin bu tespiti yanlış olduğu gibi bu sonuçlarla birlikte sürecin ve yöntemin de yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Kendilerinin dışlayıcı olmadıklarını söylemekle birlikte asıl laik kesimler kendilerini dışlıyor ve meşru görmüyorlar. Gannuşi cumhurbaşkanlığından feragat etmişti. Hammadi Cibali ve ardından Ali Ariz de başbakanlıktan çekilmiş, feragat etmiş ve uzlaşma namına Mehdi Cum’a’yı yerlerine ikame etmişlerdi. Şimdi ise Ahmet Şefik’in Tunus versiyonu el Baci Kaid Sibsi ipi göğüslemiştir. Nahda Hareketi ise şapa oturmuştur. Radiş Gannuşi The Washington Post gazetesine yazdığı makaleye benzer bir biçimde kızı Sümeyye Gannuşi de The Guardian gazetesine bir makale yazmış ve orada talihsiz bir cümle kullanmıştır: “Mısır’da seçimlerde kazanan her şeyi elde ediyordu. Tunus’ta ise babam uzlaşma modelini yeğledi.” Bu cümleyi yaşananlar ışığında tahlil edelim. Sümeyye Gannuşi’nin Mısır’la ilgili kıyaslaması Batılıların Mürsi’ye yönelik eleştirisinin bir parçasını teşkil ediyordu. Mürsi’yi uzlaşmazlıkla suçluyorlardı. Mürsi’den istedikleri Tunus modelini uygulamasıydı. Libya’daki İslamcılardan da aynısını istemişlerdi. İktidarı paylaşarak önce kendi kimliklerini kaybettiler yani iğdiş oldular. Yumuşadılar ardından da bu suretle muktedir olmalarına imkan verilmedi. Bunun neticesinde kendilerine umut bağlayan kitlelerin umudu olmaktan çıktılar. Onları, küstürdüler.

Şuayb Aleyhisselam’ın kızları Hazreti Musa hakkında babalarına şöyle bir tasvirde bulunuyorlar. Lekaviyyun emin. Güçlü ve güvenilir. Güvenilir olmak aynı zamanda güçlü olmaktan geçiyor. Hak güç ile korunur. Yoksa payimal olur. Sonuç itibarıyla, Arap Baharı ülkelerinde sandığı halk iradesi değil kurulu düzenler, güçlüler şekillendirmiştir. En son Yemen karşı devrimci Husiler tarafından devrilmiştir. Tunus’ta ise Sipsi ipi göğüsledi. Böylece geride tek bir model kaldı. Libya ve Gazze modeli. Sandık halkın elinde değil, süngünün ucunda ve karşıt ideolojinin elinde bulunuyor. Sümeyye Gannuşi’nin hilafına Muhammed Mürsi eski yapıya dik durdu bu yüzden onu askerle devirdiler. Ganunuşi, Nahda Hareketi ise yumuşadı, onu kendi yöntemiyle; sandık darbesiyle indirdiler. Gannuşi uzlaşmacılığıyla övünüyordu. Uzlaşma zafiyet zemininden teslimiyete çıkar. Bakalım, Sibsi uzlaşma kültüründen mi bahsedecek yoksa Nahda’yı bir kenara mı itecek? Tarafların iktidarı paylaştıklarını varsaysak bile bu Nahda hareketinin biraz daha solmasına ve sulanmasına vesile olacaktır. Sümeyye Gannuşi, diğer Arap Baharı ülkelerinin kaosa gömüldüklerini ve Tunus’un istikrar adası olarak kaldığını ifade etmektedir. Bununla birlikte sandık hezimeti cihatçı selefilerin modelini daha da etkin kılmayacak mıdır? Gannuşi maalesef 30 yıldan beri kendisini kandırmaktadır. Bu aldanmışlık Tunus seçimleriyle birlikte test edildi, yüzeye çıktı. Başarısızlık tescillendi. Böylece Arap Baharı bir şeyi göstermiş oldu: İslamcılara sandıkta hayat yok. Suriye’de Batılıların silahlı muhalefeti oyalayarak; zaman kazanma üzerinden süreci tersyüz etmeleri gibi Tunus’ta da sandık üzerinden aynı oyun oynanmıştır. Nahda’yı ehlileştirmişler ve etrafı boşalmıştı. Yasemin tek başına kalmış ve onu da iktidar oyunlarıyla soldurmuşlardı. 2013 yılından beri ters esen rüzgârlar nihayetinde Türkiye’ye vardı, dayandı. Arap Baharı fecri kazıp gibi tulu etti, sandık yöntemi denendi, güce dayanmadığı için bir faydası görülmedi. Bu deneme yanılma bizi farklı bir yönteme ve istikamete doğru götürüyor. Demek ki, doğrusu da müstakbeldeki güce ve dürüstlüğe dayanan yöntem olmalıdır. Adil olmanız, uzlaşmacı olmanız uzlaşmayanların veya adil olmayanların dünyasında sadece tuzağa dönüşecektir. Nitekim de öyle olmuştur. Tedriciliğe evet ama hibrid formülüne veya alacalı bir İslamcılığa hayır. Dikey veya zamani tedriciliğe veya aşamacılığa evet yatay olarak İslam’ı bölüp parçalamaya ise hayır. Gannuşi’nin modelinde bunlar birbirine karışmış bir haldeydi. Hicr Sûresi 91’inci âyette Allah bizi bu durum karşısında uyarıyor: Ki onlar Kur’an’ı parça parça yaptılar. Çıkmaz ve tali sokakta yürümenin bir bedeli olsa da anlamı yok. Yeniden Kur’an-ı Kerim’in cadde-i kübrasına dönelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi