Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İki kilise iki kapı

İki kilise iki kapı

Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya çizmeyle girmelerine mukabil Müslümanlar aslında bilhassa Hıristiyan ve Yahudilerin mukaddesatını gözetmişler ve saygıda kusur etmemişlerdir. Onun ötesinde tarih boyunca mukaddes mekanlarının bekçiliğini yapmışlardır. Tarih bunun şahididir. Peygamberimiz Mekke fethinden sonra da Kabe’nin anahtarını aynı ailede; Eş Şeybi ailesinde bırakmıştır. Hazreti Peygamberin (S.A.V.) “Kabe’nin örtüsünü Eş Şeybi ailesinden ancak zalimler alır” mealindeki buyruğu üzerine Kabe’nin anahtarı ve örtüsü fetihten beri söz konusu ailece muhafaza ediliyor. Sonrasında günümüze dek tarihi teselsüle ve geleneğe riayet edilmiştir. İslam, cahiliyet dönemindeki uygulamayı yeni dönemde de sektirmeden devam ettirmiştir. Peygamberimiz Kabe’de bazı değişiklikler öngörmüş ama ‘kavmim İslam’a yeni girmiş olmasaydı, yanlış anlamaya mahal vermeden Kabe’nin yapısını değiştirirdim’ mealinde ifadeler kullanmıştır. Demek ki genel anlayışla veya algıyla çatışmak ve insanları üzmemek adına eski yapıya veya statüye ilişmemiştir. İslam adet ve geleneklerde devrim yapmasına rağmen bazı gelenekleri de aynen yerinde bırakmıştır. Kudüs fethinden sonra da Kıyamet Kilisesi konusundaki gelenek aynen korunmuş ve Müslümanlar buraya gözbebekleri gibi bakmışlardır. Hazreti Ömer kendisinden sonra gelenek olur diye Kudüs’teki kilisede namaz kılmamıştır.

Hıristiyanların en kutsal kiliselerinden olan Kudüs’teki Kıyamet Kilisesinde hâlâ Salahaddin Eyyübi’nin vazetmiş olduğu gelenek meriyettedir. Şehrin Haçlılardan geri alınmasından sonra Salahaddin Eyyübi bir gelenek başlatmış ve Kıyamet Kilisesinin anahtarını Müslüman bir aileye tevdi etmiştir. Bu aile Cevde ailesi olup son ferdi veya Kıyamet Kilisesinin son anahtarcısı Edip Cevad Cevde’dir.  Kıyamet Kilisesinin kapıcısı ise Nesibe ailesidir, son ferdi de Vecih Nesibe’dir. Kıyamet Kilisesinin iki kapısı vardır ve bu kapılardan sağdaki kapı 827 yıldan beri kapalı bir haldedir. İşlek olan soldaki ikinci kapıdır. Salahaddin Eyyübi sağdaki kapıyı Haçlı süvarilerinin ansızın yapacakları baskınlarına karşı bir tedbir olarak kapalı bırakmıştır. Haçlı süvarilerinin tebdil-i kıyafetle, ruhban elbisesiyle kiliseye baskın düzenleme ve ele geçirme endişesi üzerine sağ kapıyı kapatmıştır. Hiç kimse de Salahaddini Eyyübi’nin kuralını bozacak tasarrufta bulunmamış, kapının açılmasına önayak olmamıştır. Yavuz’dan itibaren gelen Osmanlı sultanları da aynı statüyü muhafaza etmişlerdir. Kudüs’e hükmeden 27 Osmanlı sultanı yaklaşık burayla alakalı olarak 165 ferman yayınlamış ve fermanlar Edip Cevad Cevde tarafından muhafaza edilmektedir.

Salahaddin Eyyübi’nin Haçlılarla alakalı ihtiyatı göstermektedir ki, iyi niyet tedbire engel değildir. Salahaddin Eyyübi’nin bu yöndeki tedbiri bize Patrikhane’deki Kin Kapısını hatırlatmaktadır. Fatih Sultan Mehmet de Hazreti Ömer, Salahaddin-i Eyyübi gibi İstanbul’u fetihten sonra Patrikhane’ye ilişmemiş ve onu korumuştur. Lakin Salahaddin-i Eyyübi’nin endişesinde olduğu gibi uluslararası dengelerin Hıristiyanların lehine gelişme kaydetmesiyle birlikte Patrikhane bu güveni suiistimal etmiştir. Kudüs’teki Kıyamet Kilisesinin hilafına Patrikhane bir kapısını kin için bizzat Fener Rum Ortodoks Kilisesinin kararıyla kapatmıştır. Söz konusu kapı 193 yıldır kapalı bulunuyor. Hikayesi de kısaca şöyledir: Dönem İkinci Mahmut dönemidir. Yıl 1821. Yunanistan’da Mora isyanı başlıyor. Devlet aleyhine ayaklanan Rumlar, binlerce Müslümanı kesiyor ve bu bölge Osmanlı egemenliğinden kopuyor. Yunanistan bağımsızlık elde ediyor. Mücadelenin başını da kilise ve papazlar çekiyor. İstanbul’da ise padişah emriyle Fener Rum Patrikhanesi basılıyor ve isyanın patrikhane tarafından tezgahlandığının belgeleri ele geçiriliyor. İstanbul’daki Patrik Gregorius’un bu isyanda önemli rolü olduğu, isyanı kışkırtıp büyük destek verdiği ortaya çıkıyor. Patrik İkinci Gregorius, Mahmud’un emriyle yargılanıyor ve suçlu bulunarak Patrikhane’nin ana girişi olan orta kapının önünde asılıyor. Rumlar yemin ediyor: İstanbul ele geçirilene ve aynı kapı önünde bir Türk büyüğü asılıncaya kadar kapı açılmayacak. Patrikhane ise ölünün üzerinden geçilemeyeceğini ve Patrik İkinci Gregorius’a hürmetle böyle yaptıklarını ileri sürüyor.

Amr İbnu’l As komutasında Müslümanlar Mısır’ı aldıklarında Hıristiyanlara yönelik eşi benzeri görülmeyen bir davranış sergilemişlerdir. Dindaşlarının kendilerinden esirgediği saygıyı lütfetmişlerdir. Mezhebi farklılıklardan dolayı Romalıların onlardan esirgediği saygıyı gösteriyorlar. Lakin günümüzde Mısırlı Kıptiler kendilerini yerli, Müslümanları ise göçmen hatta misafir statüsünde sayıyorlar. Onları safra gibi atacakları günü düşlüyorlar. Kudüs’te ise günümüzde Haçlıların yerini Siyonistler aldı. Onlar da Salahaddin-i Eyyübi’nin kendilerine iade-i itibarda bulunmasını hiçe sayarak onun mirasını yok etmeye çalışıyorlar. İstanbul’daki Patrikhane ise Entrikahane gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi