Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Batı’dan geriye ne kaldı?

Batı’dan geriye ne kaldı?

Fransız Filozof Regis Debray, Tunus ziyareti sırasında yeni kitabını tanıtmış. Kitabın başlığı şu: Batı’dan geriye ne kaldı? Bu soruya cevap verenlerden birisi Hindistanlı düşünür Pankaj Mishra. Bu soru etrafında “Batı modeli iflâs etti” başlıklı makalesinde, bu tespiti analiz ediyor. Hindli yazar yapısal anlamda Batı’nın iflas ettiğini söylüyor. Esasen Batı çoktan ahlaken iflas etmiştir. Bunu ortaya koyanlardan birisi de bizzat batılılaşma akımının merkezinde yer alan ittihatçıların önemli simalarından Ahmet Rıza Bey’dir. Batı’nın Doğu Politikasının Ahlaken İflası adlı çalışması bu yönde vardığı kesin kanaati ortaya koyar. Mishra, Batı modelinin iflasıyla ilgili analizinde yapısal argümanlar sunar. M. Şükrü Hanioğlu, “Batı “modeli”nden “sapmak” başlıklı analizinde New York Times gazetesinin Putin, Erdoğan ve Modi’nin Batı’ya mesafeli tutumlarını sadece üsluba ve siyasi zemine indirgeyen yaklaşımını reddeder ve bunu ayrıca Mishra’ya dayanarak yapmalarını da etik dışı bulur. M. Şükrü Hanioğlu’nun Sabah’taki analizi kısaca şöyledir: “Onun (Mishra) 1960’lı yılların gözde kuramı olan teleolojik karakterli siyasal modernizasyondan Niall Ferguson’ın Batı’yı tekil medeniyetin kurucusu olarak kutsayan güncel değerlendirmelerine varan yaklaşımlara getirdiği eleştiri “Batı’yı taklit” ve “onu yakalama”yı hedefleyen post-kolonyalliğin bunun yerine kaçınılmaz olarak yeni “kolonyal biçimler” ürettiği tezi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Mishra bu nedenle “Doğu-Batı,” “demokrasi-totaliterlik,” “kapitalizm-sosyalizm” benzeri ideolojik karşıtlık kutupları ve böylesi eksenlere dayanılarak inşa edilen “tarih”in anlamlı olmadığını savunmaktadır. Dolayısıyla Hintli entelektüel, New York Times’ın “siyasal rejim” merkezli analizinden farklı olarak derin ve “yapısal” bir soruna parmak basmaktadır. Mishra, Batı’nın yükselişinin tüm dünyada toprak ve kaynaklara el koyma temelinde gerçekleştiğini, bu nedenle de şehirleşmiş Batı sanayi toplumlarının “benzerlerini” nüfûs yoğunlukları yüksek, modernlik öncesi karakterleri güçlü ülkelerde var etme projesinin, eşyanın tabiatı gereği, “başarısızlığa mahkûm” olduğunu savunmaktadır. Bu girişimler Christopher Bayly’nin savunduğu gibi “uzun vâdede kazanması mümkün olmayan” yapıların çabaları olmanın ötesine gidememiştir. Mishra; Atatürk, Nehru, Nasır, Nkrumah, Mao, Sukarno benzeri yirminci yüzyıl seküler ve sosyalist “Batı yakalayıcıları” ile günümüzde korumacı devletçiliği global kapitalizm ile ikame ederek Amerikan hayat standardına erişmeyi hedefleyen “modernleştirmecilerin,” son tahlilde, “başarılması imkânsız” projeleri üstlendiklerini ileri sürmektedir…” Kısaca ideolojinin ötesinde Batıcılık varoşsal bir yıkımı temsil eder.

Tunus’tan başladık Tunus ile devam edelim. Nahda hareketine yakın isimlerden Şeyh Hadi Bureyk ‘Devrimi kaybettik geri kazanmaya çalışalım’ başlıklı makalesinde Batılılaşma akımıyla birlikte oluşan uydu rejimler ve uydu kafalardan bahseder. Bu Batılılaşma akımı geride Cezayir eski başbakanlarından Abdulhamid İbrahimi’nin ifadesiyle ideolojik azınlıklar bırakmıştır. Bugün İslam dünyasında ulusalcı akımlar bir nevi ideolojik azınlıkları temsil ediyorlar. Bunlar dini veya ırki azınlık değil kültürel ve ideolojik azınlıktır. Halk iradesinin karşısında Batıcı kurucu iradeyi temsil ediyorlar. Batılılaşma akımının fulul veya kalıntıları olarak da görülebilirler. Batılılaşma akımı geride yıkıcı etkiler ve izler bırakmıştır. Batı yolunda kendi değerlerinden kimliğinden ve özünden feragat edenler Batı’nın kültürel yeniçerileri haline gelmişlerdir. Batılılaşma yapay azınlıklar ve kutuplaşmalar üretmiştir. Hadi Bureyk Batılılaşma sürecinde kimlik üzerine hakimiyetimizi kaybettiğimizi ifade etmektedir. Bu da uydu kafalar ve uydu rejimler üretmiştir. Bu kafalar ve rejimler Batılılaşmayı tek çare, tek ölçü olarak görmüşlerdir. Bu virüs İslamcı kimliğine de bulaşmış ve İslami sol akımını üretenlerden Hasan Hanefi Batılılaşmanın yerli araçlarla üretilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu Burgibacılığın İslamı kalıplara dökülmesinden başka bir şey değildir. Hasan Hanefi’nin yaptığı fikri Burgibacılıktır. Hadi Bureyk Batı’nın medeniyetimizin karşısına ilimle mücehhez bir biçimde çıktığını ve gücün onu bileştirdiğini ifade etmektedir.

Değerler açısından, manevi açıdan Batı’nın iflas ettiğini ifade eden Fransız Filozof Regis Debray bununla birlikte yine de tek yekpare yapının Batı olduğuna parmak basmaktadır. Çin Asya’da bir çekim gücü oluşturamamaktadır. Batı pusulasını kaybetmiş olsa da onu hala en güçlü yapan birkaç dinamik vardır. Debray’e göre bunlar şunlardır: NATO merkezli ve AB çatılı olarak Batı iç bütünlüğüne sahiptir. Küreselleşmeyi elinde tutmaktadır. Organize ve güçlü olması hasebiyle dünyanın yüzde 10’u yüzde 90’a hükmetmektedir. İnsanlığın ilimde ve sermayede kıblesidir. Hala insanlığı kendisine cezp etmektedir. Geçmişte hiçbir imparatorluğa nasip olmayan bir biçimde yönü bütün ufuklara açıktır. Basın yayınıyla birlikte kamuoyu teşkil etme becerisine en fazla haiz olan kitledir. İlmi ve teknolojik gelişmesi tekelleşmesine imkan veriyor ve ürettiği silahlarla birlikte rakip tanımıyor.

 Brzezinski’nin daha önce kaleme almış olduğu Out of Control adlı eserinde dile getirdiği gibi İslam alemi ise yekpare değildir. Merkeziyetini kaybetmiştir. Merkezi Türkiye’dir ve o da toparlanamamaktadır. Önüne açılan Arap Baharı parantezi de kapanmış bir haldedir. Debray’ın dediği gibi Batı’nın merkezi var. Brzzezinski’nin dediği gibi İslam aleminin merkezi yok. Merkez ve kenarları devşirilmiş ve uydular haline getirilmiştir. Uydular Batı çıkarlarına bizzat kendisinden daha fazla sadıktırlar. İran’ın cesaretini ve İsrail saldırganlığını artıran İslam dünyasının merkeziyetini kaybetmiş olmasıdır. Bu merkezin yeniden inşa edilmemesi için de İran, İsrail, Batı ve Rusya İslam dünyasına İngilizlerden kalma Türk nefretini aşılamaya devam ediyor. Lakin biz de kendimizin ve temsil ettiğimiz merkezin farkında değiliz. Çünkü başımıza Cemil Meriç’in ifadesiyle Batılılaşma ideolojisi gibi bir delice gömlek giydirilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi