Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İmtihan ve fitnenin hikmetleri

İmtihan ve fitnenin hikmetleri

İki Kayserili’den biri olan İhsan Eliaçık, Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırıların İslami çevreler tarafından işlenmesinin uzak bir ihtimal olamayacağını söyleyerek tarihe gönderme yapmıştır.  Üç halifenin de CIA ajanları yahut Batılılar tarafından mı öldürüldüğünü sormuş ve hızını alamayarak meseleye Kerbela ve on iki imam üzerinden devam etmiş. On iki imamdan yedisinin zehirlendiğini üçünün de katledildiğini söylemiş.  Bu sözleriyle adeta Şiiler gibi sorunun İslam’ın kendi içinde olduğunu söylüyor.  Bunu doğrudan söylemiyor ama anlayışta sorunlu bir yan ve yön bulunduğunu ifade ediyor.  Elbette İslam’ın anlaşılmasında ve yaşanmasında kusurlar var.  Lakin Charlie Hebdo davasını savunmak için tarihten malzeme devşirmeye gerek yok.  Son sıralarda İranlılar da aynısını yapıyorlar.  İran kökenli birisi (sonradan dini dolandırıcılık için Sünni olmuş) Avustralya’da kafe basınca İran elçisi olay mahalline giderek taziyelerini sunmuş ve çelenk koymuştur. Bu tip olaylar üzerinden yani Sünnileri karalayarak Batı ile köprü kurmaya çalışıyorlar. Fransa saldırısından sonra da kimi İranlı züppeler aynısını yaparak Fransa Büyükelçiliğinin önüne dayanışma duygusunu ifade etmek için çelenk göndermişler.  Kısaca Cumhuriyet gazetesi ve benzerlerinin izlerini Tahran’da bulmak mümkün.  Charlie Hebdo dayanışmasıyla birlikte aslında Eliaçık kendisine veya  kırık çizgisine ters düşmemiş oldu.

İlk üç halife de Müslümanlarca öldürüldüğüne göre sorun İslam’da mı?  Günümüzde kimi Yahudiler ile Hıristiyanlar şerrin kaynağını İslam’da veya Kur’an’da görüyorlar. Kimi Şiilerin de sorunun kaynağını Sünnilik de görmeleri sürpriz sayılmamalıdır. Zaten Eliaçık bu tür olaylar üzerinden Kur’an, Peygamber ve Allaha gölge düşürüldüğünü, sorgulandığını ifade etmiştir.  Bir başka ilginç ifadesinde kahinlik düzeyinde şunları söylemektedir: “Batılılar İslam dünyasının dört bir köşesinden atılsa ve bütün İslam memleketlerinde İslamcılar iktidar olsa... İslam dünyası kan ağlayacaktır.”  Meseleleri  yanlış bir zeminden okuduğundan Eliaçık’a göre, sebep ve sonuçlar bunlardır.  Halbuki ilk üç halifenin öldürülmesindeki sır ve hikmet şudur:  Müslümanlar kendi aralarında da imtihan olmaktadırlar.  Hadisler, Eliaçık açısından ne kadar bağlayıcıdır bilinmez ama Müslim’deki bir hadis dahili kavgaların olacağına dair işaretler vermektedir.  Peygamberimiz Allah’tan üç şeyi istediğini ikisinin verildiğini ötekinin engellendiğini ifade etmiştir. Vermediği şey,  dahili imtihanın kalkmasıdır. Peygamberimiz ümmetinin kıtlıkla imtihan edilmemesini istemiş ve Allah bunu vermiştir. Keza ümmetinin boğulma veya tufana maruz kalmamasını istemiş bu da lutfedilmiştir. Üçüncüsü ise (Yahudiler gibi) aralarında geçimsizlik, şiddet ve kavga olmamasını istemiş lakin bu istek geri çevrilmiştir.  Bunun tezahürlerini bugün çok açık bir biçimde Şii fitnesinde ve ümmete saldırısında mülahaza ediyoruz.  Dahili kargaşa İslam ümmetinin birinci belası haline gelmiştir. Eliaçık ise bunun üzerinden Charlie Hebdo meselesine mazeret üretmektedir.

Merhum Faslı ulemadan  Ferid Ensari’nin beyan ettiği gibi inşallah bu çileler ümmetinin özüne dönüş yolunda ödediği bedeller olacaktır.  Çileler müjdelerin öncüsü makamındadır. Akıbet Charlie’cilerin değil muttakilerin olacaktır.  Kısaca bu fitneler, imtihan sırrı ve temhis (ayıklanma, durulma) sırrıdır. İhsan Eliaçık bu durulma için başka nasıl bir imtihan önermektedir acaba? Yoksa onun kafa konforu için imtihan sırrını ortadan mı kaldırmalıyız? Heyhat…   

 Üç halife neden şehit edildi sorusunun cevabının ikinci şıkkı şudur: İslam’ın zuhurundan sonra kainat çapında bir çalkalanma ve siyasi deprem oldu. Aktörler yer değiştirdi. Bunun bazı geri tepmeleri ve reaksiyonları olmuştur. Nitekim, Hazreti Ömer’in Ebu Lü’lü tarafından şehit edilmesi bunun kanıtıdır. Bu siyasi bir cinayet ve yenilenlerin intikamıdır. Hazreti Osman ve Hazreti Ali’nin şahadetleri ise erken dönem Gezicilerin marifetidir.

 On iki imam meselesine gelince,  Emevi ve Abbasilerin kimi mezalimini reddetmemekle birlikte ne on iki imam diye bir gerçek ne de bir silsile vardır. Böyle bir silsilenin olmaması on ikinci imamın doğmamasıyla kanıtlanmıştır.  Onun ötesinde Hazreti Hasan ve diğer Ehl-i Beyt önderleriyle ilgili zehirlenme iddiaları varsa da en azından bir kısmıyla ilgili iddialar şüphelerden uzak değildir.  Bir blok ve silsile olarak on iki imam tezi bir Şii tezviratıdır. Eliaçık’ın gittiği yoldan girecek olursak İslam’ı maraza çıkarmamız kaçınılmaz. Nitekim, kafadarlarından birisi olan Ahlam Ekrem aynı çıkış noktasından hareketle; IŞİD’ın Irak’ta kitap yakma geleneğini yeniden hortlatması karşısında alimlerin sessiz kaldığını ileri sürüyor (http://www.elaph.com/Web/opinion/2015/1/977827.html). IŞİD sorgusu üzerinden Hazreti Ömer’e çıkıyor ve  İskendiriye Kütüphanesinin  Hazreti Ömer ve Amr İbnü’l As ikilisi tarafından yakıldığını ileri sürüyor.   Eliaçık’ın Charile meselesi üzerinden iz sürmesi gibi Ahlam  Ekrem hanım da IŞİD üzerinden sürdüğü izi onu Hazreti Ömer’e çıkartıyor. Hazreti Ebubekir ve Hazreti Osman’ın çalışmalarını yetersiz görmüş olmalı ki Kur-an-ı Kerim’in yeniden tertip edilmesini de istiyor. Dolayısıyla IŞİD üzerinden veya Charlie üzerinden sorulan sorular şu sonuca varıyor: Sorun Ebu Lülü’de mi yoksa Hazreti Ömer’de mi? İşte bunları cevaplandırma sadedinde El Ezher Dergisi Yayın Yönetmeni Muhammed İmare zındıklaşma temayülünden veya çığırından bahsediyor.    Kimileri Arap Baharından sonraki darbe dönemini de ridde çığırına benzetmişti. Yazılanlara bakılınca benzetmeler yanlış mı?  Eliaçık’a gelecek olursak; birikimi var ama kuralı yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi