Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Bir Osmanlı Dostunu Kaybettik

Bir Osmanlı Dostunu Kaybettik

Garipler nispetinde Osmanlı dostları da az. Arap aleminde de öyle. Mesela son sıralarda nahak yere İkinci Abdülhamit Han’ın bile Yahudiler veya Siyonistler karşısında samimiyetine gölge düşürmek isteyen kalemlerin çıktığını görebiliyoruz. Bunların düşmanlığı İkinci Abdülhamit Han’a değil doğrulara ve tarihi hakikatlere! Onları gölgelemek ve küllemek istiyorlar. Bir çırpıda Halit Harup gibi isimleri saymak mümkün. Ürdünlü dostumuz Ziyad Ebu Ganime ise akıntıya kürek çekenlerden birisiydi. Kendi alanında garipleri yani yalnızları temsil ediyordu. Hakikat kadar yalnızdı. Sayısız düşmanlar arasında sayılı dostlardan birisiydi. Siyahlar arasında beyaz perçemi temsil ediyordu. Kendisiyle bir Ürdün ziyaretimde tanışmış ve bana, müfterilere karşı Osmanlı’yı savunduğu kitabını hediye etmişti. Türk tarihinden beyaz sayfalar anlamına gelecek olan ‘Osmanlı Türkleri’nin Tarihinden Parlak Sayfalar/ Cevanib el Müdie Fi Tarihi’l Osmaniyyine’l Etrak’ adıyla Osmanlı’yı savunan sıcak ve kucaklayıcı bir kitap yazmıştır. Vefasının nişanesi olarak ‘Sultan Mücahit Mehmet Fatih’ ismiyle bir başka eser daha kaleme almıştır. Son sıralarda Fatih’le alakalı olarak tanıtıcı kitapların sayısında artış gözlenmektedir. Bunlardan birisi Libyalı Dr. Ali Muhammed Sallabi’nin Siretü’l Sultan Muhammed el Fatih isimli eseridir. Bu hususta Arap matbuatında Fatih Sultan Mehmet ile alakalı olarak yazılmış en güzel, yekta eserlerden birisi Muhammed Fatih ismiyle Dr. Muhammed er Reşidi’nin kaleminden dökülen kitaptır. Tereddütsüz şaheser çapında bir eser. Kitaplarında Osmanlı hilafeti hakkındaki ileri geri sözleri ve iddiaları tahlil etti ve bunları çürüttü. Osmanlı hakkında taarruzlara mukni cevaplar verdi ve karalamaları tashih etti ve insafsızları insafa davet etti.  

Arap dünyasında Osmanlı tarihini karalamalara karşı hakkı müdafaa eden bir avuç serdengeçtiden birisidir. 1937 yılında Kerek’de doğan ardından İrbid şehrinde yaşayan ve gençliğini Türkiye’de geçiren Ziyad Ebu Ganime dolu dolu yaşamış semeredar ve meyveli bir ömür geçirmiştir. Liseyi babasının kurmuş olduğu özel okulda bitiren Ziyad Ebu Ganime ardından Türkiye’ye gelerek gençliğinin en güzel yıllarını (1958-1965) Türkiye’de geçirmiş ve İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi’nden mezun olmuştur. O yıllarda Türkiye Üniversitelerinde okuyan İhvan’ın gençlik kollarının başkanlığını yapmıştır. O yıllarla ilgili hatıralarından bir buket şöyledir: “1960’lı yılların başlarında İstanbul’da hicap ve başörtüsünün ilk ortaya çıkması Türkiye’de okuyan Müslüman Kardeşler mensubu öğrencilerin eşleri sayesinde olmuştur. Sokaklarda dolaşırken başörtülü eşime dehşetli gözlerle bakıyorlardı…”  Bu, bana belki de aynı yıllarda Mısır’da Kahire Üniversitesi’nde eğitim gören Abdullah Azzam’ın bu husustaki tanıklığını hatırlattı. Satırlarından iki ayrı ülkede aynı kaderi ve ortamı paylaştıkları anlaşılmaktadır. Seyyid Kutup’un şahadetinden 20 yıl sonra yine bir ağustos ayında Abdullah Azzam, Afganistan’da Logar’da Serhap Nehrinin kıyısında Seyyid Kutup’u hatırlar ve bazı hatıratını karalar ve müstakbel okuyucularıyla paylaşır. Kahire Üniversitesi’nde eğitim görürken 50 bin kişilik dev kız öğrenci kitlesi içinde tek bir kapalıya rastladığını, bunun da edep timsali Seyyid Kutup’un bacısının kızı olduğunu ifade eder (İslam Düşüncesinin Devi Şehit Seyyid Kutup, Abdullah Azzam, Birinci Baskı 1990, s: 74, Mektebetü Hidemat Yayınları).

Ziyad Ebu Ganime İslami matbuatın süvarilerinden birisidir. İsra Yurdu Dergisi’ni çıkarmış ardından da 1991 yılında haftalık olarak Rıbat dergisini yayın hayatına geçirmiş ve  neşriyat müdürlüğünü yapmıştır. Bunun dışında bir zamanlar Ebu’ Hasan en Nedevi’nin başında bulunduğu İslami Edebiyat Birliği’nin üyelerinden birisidir. Sendikal faaliyetlerle de ilgilenmiştir. Keza içtimai hizmetlerini de aksatmamış Amman’daki İslami Hastanenin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Filistin’in yılmaz savunucularından birisidir. Amansız bir biçimde Amerikalıların Irak ve Körfez işgallerine karşı çıkmış ve bu yönde öncü bir rol oynamıştır. Dostumuz Ziyad Ebu Ganime, 29 Ağustos (2015) tarihinde hakkın rahmetine kavuşarak fani dünyadan ayrılmış ve ertesinde Pazar günü; 30 Ağustos 2015 tarihinde defnedilmiştir. Bu yazının yerine yine Ürdün’ü anlatacak, ‘ahir zaman sahnesinde Ürdün’ün yeri’ başlıklı bir yazı tasarlıyordum nasip kısmet değilmiş. Ama yine de bir dostu anarak kısmetimiz Ürdün’den açıldı. Osmanlı ile bizim müşterek dostumuz olan Ziyad Ebu Ganime’nin ölümü öne çıktı ve geçti. Kaderin planı tuttu, bizim planımız geriye kaldı. Bu vesile ile birlikte Ürdünlü dostlarımı hatırlamış oldum. Bunlar arasında hayatta kalanı Doktor Mustafa Caferi. Hasan Aksay beyle ortak dostumuz olan Hasan Tell ise çoktan vefat etti. Ziyad Bey de anne tarafından Tell ailesine mensuptu.

 Ziyad Bey Türk dostu idi. Türkiye bugün hakkı tuttuğu için nasıl yalnızsa aynı şekilde tarihi doğrular da yalnızdır. Tarih sahnesinde bile olsa yalnızlığımızı gidermeye çalışan bir dosttu. Bu yönde yaptığı hizmetleri kabirde nuru, ahret yurdunda azığı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi