Faruk Çakır

Faruk Çakır

Kriz, ‘kalem efendileri’ni vurur mu?

Kriz, ‘kalem efendileri’ni vurur mu?

Mübarek Kurban Bayramının son gününde de krizi konuşmak belki hoş değil, ama yeri geldiği için bazı noktaları ifade etmekte fayda var. Krizle ilgili geniş bir değerlendirme yapan uzman ekonomi yazarı Güngör Uras, özetle; ‘kalem efendileri’nin krizi hissetmeyeceğine dikkat çekmiş.

Kişilerin kriz karşısındaki tavrını örneklerle anlatan Uras’a göre kişilerin tavrı şöyle olacak:

*Memur emeklisi Ali Rıza Bey amca, konu komşuya üzülecek.

*Bakkal Coşkun, ‘(krizi) atlatacığız, buna inanıyorum’ diyecek.

*Banka çalışanı Sevgi hanım, araba taksidini düşünecek.

*İşçi Mehmed perişan, ‘hayatım kaydı’ diyecek.

*Muhasebeci Ali Bey’in uykuları kaçıyor.

*İş adamı Recai Bey ne yapacağını şaşırdı.

*Kasımpaşalı Temel Bey, ‘iş yok’ diyene bozuluyor.

*Taksici Rauf Baba ekmeği kurtaramıyor.

*’Sağlamcı’ Ali Bey, dolarları ne yapacağının derdinde.

*Ve, devlette Genel Müdürlük yapan Nusret Bey, krizi hissetmedi, hissetmeyecek!

Evet, hadisenin özü burada: Devlette genel müdür (ve benzeri görevleri) olanlar büyük çoğunlukla krizi hissetmeyecek ya da kriz onları ‘teğet’ geçeçek!

Uras’ın anlatımıyla “Devlette genel müdür olan Nusret Beyin durumu şöyle: “Nurset Beyefendiye krizin önemini anlatmak zor. Nusret Beyefendi makam otomobili kullandığından benzin fiyatından, otobüs ve dolmuş derdinden habersiz. Nusret Beyefendi lojmanda kaldığından kira derdi yok. Nusret Beyefendi işçi çıkarmanın ne olduğunu bilmiyor. Şoförü devlet memuru, lojmanın kapıcısı, temizlikçisi, işyerinin odacısı, çaycısı devlet memuru. Ay başında maaşını alıp alamayacağı gibi bir derdi yok. Enflasyondan etkilenmiyor. Enflasyon ne kadar artarsa maaşına o kadar zam olacak. Emekli Sandığı ailesinin her türlü sağlık giderini karşılıyor. Yazlık için bakanlığa bağlı kuruluşların kamplarına gidiyor. ‘Bu halk da kriz var, kriz var, diye neden bu kadar dertleniyor?’ diye meraklanıyor.” (Milliyet, 8 Aralık 2008)

İşte Türkiye’nin dertlerinden biri de bu. Halk anlatımıyla “kalem efendisi” olanlar vatandaşın çektiği sıkıntıyı çekmediği için, çare de bulamıyorlar. Öyle ya, ‘yarın bir gün işsiz kalır mıyım?’ endişesi olmayan, sürekli ‘iş garantisi’ altında çalışanların krizden yana dertli olmaları mümkün mü?

Çetin Altan’ın böylelerini “Hazineden geçinmeler/geçinenler” diye tarif eder. Halk dilinde de böyle insanlar; “Dünya yansa, bir bağ otu yanmaz” diye tabir edilir. Küçük ya da büyük Türkiye’yi etkileyen krizden ‘kalem efendileri’ ya da halk tabiriyle ‘Hazineden geçinenler’ hiç etkileniyor mu?

Geçen gün sadece Bursa’da hem de günde 400 kişiye yakın işçinin işsiz kaldığı haberleri vardı. Değil günde, bütün kriz boyunca 400 ‘kalem efendisi’ ya da ‘Hazineden geçinmeli’nin işsiz kaldığını duyduk mu?

Tamam, illa da “Hazineden geçinenler” ya da “Kalem efendileri” de işsiz kalsın demiyoruz. Onlar da işsiz kalmasın, ama krizin zahmetini niçin sadece ‘işçi’ler çeksin? Olması gereken, ‘tasa’da ve ‘kıvanç’ta ortak olmak değil miydi? “Kalem efendileri” ya da “Hazineden geçinenler” krizin varlığından haberdar olsun bari...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi