Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Un Parasını Kaybeden Kız ve Hz. Fatıma’nın Gerdanlığı

Un Parasını Kaybeden Kız ve Hz. Fatıma’nın Gerdanlığı

Allah Rasulü’nün cebinde on gümüş vardır. Medine çarşısından bir gömlek satın alır, dört gümüş verir. Kapıda bir fakir yeni aldığı gömleği ister, hemen verir. Dönüp dört gümüş daha verip ikinci bir gömlek alır.
İki gümüşü kalmıştır. Az sonra yolda ağlayan küçük bir kız çocuğu görür. Yanına yaklaşır nedenini sorar. Küçük kız, bir hizmetçidir ve der ki; “Ev sahibim bana un almam için iki gümüş vermişti, ben o iki gümüşü kaybettim.”
Allah Rasulü (s.a.v.) son iki gümüşü de ona verir ve “Ağlama, unu bunlarla alırsın” der. Hizmetçi kız yine de huzursuzdur. Bu sefer de; “Eve geç kaldığım için beni dövmelerinden korkuyorum,” der. Allah Rasulu (s.a.v.) küçük kızın elinden tutar, önce unu alırlar, sonra da küçük kızın hizmet ettiği eve giderler.
Ev sahipleri akşam saatinde kapılarına gelen bu sürprizden şaşkın ve sevinçlidirler. O, küçük hizmetçiyi göstererek; “Geç kaldığı için cezalandırılmaktan korkuyordu. Sakın onu dövmeyin” diye tembihte bulunur.
Şaşkınlığını atamamış ev sahibi, cevap verir: “Ey Allah’ın elçisi, sizin evimizi onurlandırmanıza neden olduğu için şahit olun ki onu azad ediyorum, artık hürdür.” Efendimiz (s.a.v.) bunun üzerine ellerini açarak Allah şöyle hamd eder;
“Allah’ım şu on gümüş ne kadar bereketli imiş. Onunla bana ve bir yoksula birer gömlek giydirdin. Bir kız çocuğunu sevindirdin ve hürriyetini kazanmasını sağladın.”
Merhamet Peygamberi (s.a.v.)’den bir başka örnek: Yine bir gün torununu kucağında severken, altına kaçırmaya başlayınca annesi hemen almak ister fakat Şefkat Peygamberi izin vermeyerek şöyle der: “Nasıl olsa kirlendi, bırak oğlumu işini rahatlıkla tamamlasın.”
Bir örnek daha: Hz. Fatıma’nın eline Hz. Ali vasıtasıyla ganimet olarak bir gerdanlık geçmiş o da boynuna takmıştı. Ne Hz. Ali’nin ne de Hz. Fatıma’nın elinde böyle mal ve emtia uzun süre kalmaz, gelen gider ve Allah için bir başka yere verilirdi.
Efendimiz, kızının boynundaki gerdanlığı görünce kaşlarını çatmış, O güneşe fer veren simada aniden bir teessür oluşmuştu. Oysa Hz. Fatıma, Efendimiz’in kadınların altın takmalarına müsaade ettiğini biliyor ve ona göre davranıyordu.
Evet, altın kadınlar için mubahtı, o da, kendisine tanınan bir hakkı kullanıyordu. Ancak onun mâşerîleşmiş bir vicdanı vardı. Ve bu tavrı, taşıdığı vicdana uygun değildi. Onun içindir ki, Efendimiz kaşlarını çatmış ve kızına hitaben şöyle demişti:
“İster misin, insanlar, Peygamberin kızı boynunda Cehennem’den bir parça taşıyor, desinler?”
Hz. Fatıma hemen boynundaki gerdanlığı çıkarıp satmış, sonra da bu para ile köle satın alıp onu özgürlüğüne kavuşturmuştu. Ardından Allah Rasulü’ne gelerek yaptıklarını anlatınca, Rasulullah’ın mübarek yüzündeki bulutlar dağılmış ve çehresi eski halini almıştı.
kızının yaptığından çok memnun olmuştu; memnun olmuş, ellerini açarak; “Peygamberin kızı Fatıma’yı Cehennem’e girmekten kurtaran Allah’a hamd olsun!” diye boşalıvermişti.
Yeri gelmişken bir noktaya dikkat çekmek lazım. İslâm, Müslümanlara hiçbir zaman; Elinizde ne varsa hepsini saçıp savurun ve başkalarına muhtaç hale gelin” dememiştir. Aksine, İslâm’ın yaşandığı devirlerde Müslümanlar iktisadi yönden dünyanın en zenginleri haline gelmişlerdir.
En büyük ticareti onlar yapmış, Yemen’e, Suriye’ye oradan da tâ Mâverâünnehir’e kadar ticaret kervanları teşkil etmiş ve ülkelerini dünya ticaretinin merkezi haline getirmişlerdi. Gittikleri her yere sadece mal götürmemiş, adalet, insan hakları ve dini İslâm’ı da götürmüşlerdi. Bugün İslâm coğrafyası ağırlıklı olarak ticaretle İslâmlaşan topraklardır.
Asr-ı Saadet döneminde devlet ve millet fevkalâde zengindi. Ancak hiçbir zaman servet, fertlerin mihrabı haline gelmemişti. Şahıslar “sade” bir hayat yaşıyor, israftan olabildiğince uzak duruyorlardı. Ayrıca cömertlikte adeta herkes birbiriyle yarışıyor gibiydi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi