Generallerin ‘Soğuk Duşu’ sonrasında ‘Yeniden Yapılanm
Bürokrasi tutkalından hep yakınıyoruz da kimseler yeni yapılanmadan söz etmiyor. Şimdiye kadar subayına dokundurmayan sistemin zoru ve sıkıntısı neydi?
Kanun mu yoktu?
Yoksa bu işi becerecek hakim ve savcılar mı?
Kanunlar aynı, mahkemeler aynı, hakim ve savcılar da aynı.
Bu taraflarda değişen bir şey yok da bakıyoruz dün rüzgârını bile elleyemediklerimiz bugün ya tutuklu veya darbeleme suçu kapsamında hesap veriyor.
Sade o değil, 2001 yılında Medine’de Türk parasını yetkiliye uzattığımda gülüyordu.
Demek istiyordu ki, “Zeki Türk, bu para burada geçmez, ya bilmiyorsun veya saflığa vuruyorsun.”
Daha sonraları aynı Medine’ye gittiğimde cebimde yine Türk parası vardı, kime versem kapıp alıyordu. Para değiştiren de alıyordu, esnaf da alıyordu.
Ekonomi bir bakıma ülkenin yüz akıdır, bizim yüz akımız 2002 sonrasında değişince adam yerine konulduk. Eskiden bize “hasta adam” diyenler şimdilerde “turp gibi” diyor.
Komşu ülkelerle olan tarihi hasımlığımız, hısımlığa dönüştü. İnönüsel zihniyetin Ortadoğu’daki izdüşümü Beka Vadisi’dir.
Lübnan’da Sayın Başbakan’ın nasıl karşılandığını gördük.
Cumhuriyet tarihinde katile katil diyebilecek yürekte kaç tane başbakan çıktı?
YAŞ’ı da kesildi başı da kesildi...
Gelinen noktada, Genel Kurmay Başkanlığı’nın kurumsal yapılanmasının yanı sıra, mahkemelerin de tek elden yürütülme projesi, sırada bekliyor.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi diye dünya literatüründe bir deyim kalmadı ama bizde var. Mahkeme ise mahkeme, askeriyesi de ne oluyor?
700 bin askere ekmek yetiştiren bir bütçenin dünya standartlarında yatırım yapma şansı hiç yok. Durmadan tüketen üretemez.
“Çift başlılık” ile “vesayet” artık tarih olmalıdır.
Ya siyasi irade ülkenin kaderinde söz sahibi olacak veya asker.
Ya asker yatar asker kalkarız veya adam gibi yatar adam gibi kalkarız...
İktidarın görevi oldukça zor. Bir yanda statüko, diğer yanda laf dinlemez muhalefet.
Dağınıklığın da bereketsizliğini hesaba katabilirsiniz. Hangi taşı kaldırırsanız altından ya dernek çıkıyor veya vakıf, veya parti. Aynı düşünce ve istikamette oldukları halde parçalanmanın altında yatan neden; baş olayım, bana baş desinler de isterse soğan başı olsun!
Allah, “bölünmeyin, parçalanmayın” diye ferman ederken, aksine bölünüyoruz, parçalanıyoruz ve de mağlup oluyoruz... Unuttunuz mu?
Generalin birisi az kalsın İçişleri Bakanı’nı kazığa çakıyordu.
Danıştay ile Yargıtay...
Oralardaki iş birikimi, vatandaşın canına tak etti. Acilen istinaf mahkemeleri ile ihtiyaç duyulan daireler kurulmazsa davalar 10 yıla doğru uzayacak, yüzümüz kızaracak...
Gözler Sayın Adalet Bakanı Sadullah Ergin’de...
Aklıselimin yolu neyse onu söyleyelim.
Kimse oturup da yanlış hesaplar yapmasın. Nefsini tatmin etmek babında çamura yatmasın, yan çizmesin. AK Parti, bu hali ile bir sefer daha iktidar olmak zorunda.
Bana kalsa, AK Parti’de bazıları var ki onları bulaşıkçı bile yapmam ama ülkede karşı tarafın hırçınlığı ile çılgınlığını görünce işin rengi değişiyor.
İstemesek de gidip oy atıyoruz bu yaramazlara...
Bu sefer, en azından çaplı ve Sayın Başbakan gibi dik durabilecek 400 milletvekili.
Bu sayının elde edilmesi tabi ki AK Parti kurmaylarının hesaplı ve de yöntemli çalışmalarına bağlı. Yine de her an MHP’ye gidebilecekler milletvekili yapılırsa yazık olur.
Karşı taraf, Demirel kumandasında AK Parti’den bir iki puan koparma peşinde.
Bir iki puanın en azından 10 milletvekili kaybı olacağını biliyorlar. O nedenlerle, bu halk, çektiklerine bedel, tek tek değil bir havuza damlamalı.
Değilse Halik nimeti alır, başkalarına verir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.