“Altı ayımız var, ona göre”
Tarihe geçecek “büyük buluşma”lardan birisi gerçekleşti önceki gün.
Buluşma büyüktü çünkü; devlet de oradaydı, 1 milyonun üzerinde millet de…
Buluşma büyüktü çünkü; bu bir ilkti…
Buluşma büyüktü çünkü, “vuslat vakti” gelmişti.
Buluşma büyüktü çünkü; Üstad’ın şu mısraları o gün başka bir anlam buldu:
“Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..”
Sanki ayaktaydı Hocası için “Sakarya” o gün...
İşte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya dönüşü uçakta “18 yaşında İstanbul’da Gençlik Kolları Başkanı olarak siyasete O’nunla başladım. Oğlumun adını Necmettin Bilal koyduk” demesi, neyin ne olduğunu ortaya koyması bakımdan çok manidardı.
Şimdi Erdoğan Hükümeti’nin başarısı, duruşu, vizyonu ortada…
Benim de Erdoğan’la birlikte katıldığım son Almanya gezisinin yankıları ortada…
Erdoğan’ın Düsseldorf’ta yaklaşık 20 bin Türk vatandaşına yönelik konuşması Almanya’da geniş yankı uyandırdı.
Konuşmasının Almanca’ya tercüme edilmeden gerçekleştirilmesi bir özgüvenin ifadesi olarak kabul edildi orada.
Faşist Almanların, “Erdoğan milliyetçilik yapıyor” sözlerine aldırış etmeden Türk çocuklarının öncelikle Türkçe öğrenmesi gerektiği konusundaki sözleri de öyle…
Ziyarete Alman basını geniş yer ayırdı.
Frankfurter Rundschau gazetesinden Gerd Höhler, Türkiye’nin yükselen ekonomisinin Türkiye’yi artık Avrupa’ya mecbur olmaktan çıkardığını ve Türkiye’nin Avrupa karşısında çok daha yüksek bir özgüvenle hareket ettiğini yazdı.
On yıl önce banka iflaslarıyla büyük bir ekonomik krize sürüklenen Türkiye’nin bugün dünyanın en büyük ekonomileri arasında 17. sırada olduğuna dikkat çeken Höhler, Avrupa Birliği’ne girmesi durumunda bunun 7. büyük ekonomi anlamına geldiğine dikkat çekti.
“Ekonomik olarak güçlenen, politik olarak da ağırlık kazanıyor” diyen Höhler, Türkiye için AB üyeliği konusundaki talebin devam edeceğini ancak bunun, Başbakan’ın deyimi ile “AB kapısında dilencilik” şeklinde olmayacağını, Türkiye’nin kalkınması için yapılması gereken bir sorumluluk olarak görüldüğünü vurguladı.
******
Dönüşte bu duygu ve düşüncelerle, malum süreçte tankların yürütüldüğü Sincan’ın Belediye Başkanı Bekir Yıldız’la görüştüm…
Yıldız o dönemi konuşurken, derin bir iç çekerek, çok ilginç bir hatırasını anlattı…
Erbakan’ın basiret ve ileri görüşlülüğünü ortaya koyan özel bir hatıra bu:
“Bakın ilk defa size anlatıyorum bunu. Refah-Yol hükümeti yeni kurulmuştu… Ben de Sincan belediye başkanıyım o zaman. Erbakan Hocam Ankara Beştepe’deki ASKİ’nin toplantı salonunda, Melih Gökçek, rahmetli Mehmet Altınsoy ve şimdi hatırlayamadığım birkaç kişinin daha bulunduğu bir toplantı düzenledi. O toplantıda çok önemli bir şey söyledi, ‘Bakın bunlar müsaade etmezler. En fazla 6 ay kalabiliriz iktidarda. Ona göre çok çalışın’ dedi. ‘Altı ayınız var ona göre’yi tekrarladı. Ve biliyorsunuz o hükümet sadece 11 ay devam edebildi.”
Bekir Yıldız, yaşananlardan dolayı asla pişman olmadığını, Erbakan’ın cenaze merasimin bütün gerçekleri gözler önüne serdiğini özet bir şekilde anlattıktan sonra yine “ilk defa sana anlatıyorum” diyerek, şu hatırayı aktardı:
“Cezaevinden çıktıktan sonra Meclis’e gittim ve koridorda Erbakan Hocam’la karşılaştım. Beni görünce yanıma yaklaştı ve beni öyle bir kucaklayışı vardı ki; hiç unutamam. Beni kucakladığı esnada tek bir kelime etti. 28 Şubatı gerçekleştirenleri çok iyi anlatan bir kelimeydi bu… ‘Zalimler’ dedi. Sonra koluma girdi, kendisiyle birlikte yürüyerek makam aracına kadar gittik.”
Evet Yıldız’ın anlattıkları böyle…
Allah bu millete bir daha böyle süreçler yaşatmasın!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.