Hem matrak hem vahim

Hem matrak hem vahim

Bundan 10-20 yıl önce durum neyse, bugün de o! Tele kulak iddiaları bilmem kaçıncı defa Türkiye'yi sarstı. Altından da biri son derece matrak, diğeri de oldukça vahim iki ayrı olay çıktı. önce işin matrak tarafından başlayalım...

CHP Genel Sekreteri önder Sav'ın, eski Bolu Valisi Ali Serindağ ile makamında yaptığı görüşmenin tutanakları basında yer aldı. Ardından CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bir basın toplantısı düzenleyip, Türkiye'yi ayağa kaldırdı: - CHP Genel Merkezi polis tarafından dinleniyor. İlk başta, hep birlikte "eyvah" dedik. Doğal olarak kuşkuya kapıldık. çünkü, bir ana muhalefet partisinin genel merkezinin dinlenmesi, son derece ciddi bir olaydı. Sonra baktık ki durum oldukça farklı. Biz, ciddi bir tele kulak skandalı beklerken, oldukça matrak bir gelişme ortaya çıktı.

Vakit Gazetesi, Telekom kayıtlarını açıkladı... Gazetenin sabit bir telefonundan CHP'li önder Sav'ın cep telefonu aranmış. İki telefon arasında 44 dakika 6 saniyelik bir görüşme gerçekleşmiş. Kayıt böyle ama önder Sav, gazete muhabiri ile görüşmemiş. Cep telefonunun "no" tuşuna basmak isterken, yanlışlıkla "yes" tuşuna basmış, Sav'ın cep telefonu 44 dakika açık kalmış. Muhabir de bütün görüşmeleri dinleyip, içinden seçtiklerini haber haline getirmiş. önder Sav, kendi kendini dinletmiş!

önder Sav, tersini iddia ediyor, Baykal ise konu ile ilgili herhangi bir açıklama yapmıyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, ortaya çıkan gelişmelere rağmen, Genel Sekreteri Sav'a, sonuna kadar sahip çıkacağı görünüyor. Hem de önder Sav'ın, kendisini bütün Türkiye'nin gözü önünde ters köşeye yatırmasına rağmen! Siyaset bu, nasıl davranacakları onların bileceği iş.

Ancak apaçık ortada ki, bütün Türkiye durup dururken CHP tarafından büyük bir gerginlik içine sokuldu. Bunun sorumlusu da CHP'nin Genel Sekreteri önder Sav. CHP mahcup olmuş veya olmamış, bu onların üzerinde düşünmeleri gereken bir durum. Biz kendimize bakalım. Yanıltıldığımıza mı, yoksa günlerce "acaba bu olayın arkasında ne var" diye boşu boşuna araştırma yapıp, ter döktüğümüze mi yanalım? Olay gerçekten matrak... Hem de siyaset tarihine geçecek kadar!

Şimdi de gelelim, işin ciddi tarafına.. Dün gazetelere bir baktık ki, tele kulak dört bir yanımızı sarmış.Emniyet, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurmuş. Türkiye genelindeki her türlü iletişimin izlenmesi için karar çıkartmış. Bu işlem de aylaca sürmüş. Haberlerde ayrıntı yoktu ama bütün Türkiye'nin aylarca dinlendiği bilgisine yer veriliyordu. Durum bu oyunca, böylesine kapsamlı bir dinleme kararının çıkartılması son derece düşündürücüydü. Anayasa'daki temel haklarımız kağıt üzerinde kalmış gibi görünüyordu. Terörle mücadele kapsamında benim, sizin, hepimizin dinlendiği düşüncesi ortaya çıkıyordu. Olacak iş değildi!

Elbette polisin bazı yetkileri olacaktı. Doğaldır ki, gerekirse telefonlar da dinlenecek, haberleşme izlenecekti. Terör ve organize suç örgütleri ile mücadele amacıyla gereken bütün tedbirler de alınacaktı. üstelik, toplumun huzur içinde yaşaması için bütün bu tedbirlerin alınması da gerekliydi. Ancak bu kadarı olacak iş değildi! Habere bakılırsa, Türkiye'deki herkes dinleme kapmasına dahil edilmişti.

Hepimizin dinlenmesi ve izlenmesi mümkün hale getirilmişti. Sadece kamuya ait telefonlarla kamu görevlilerinin telefonları kapsam dışında bırakılmıştı. Kamu, milletin tamamını takip altına almıştı. Biz "eyvah" derken, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden bir açıklama geldi. Söz konusu yargı kararının, kesinlikle telefon dinleme faaliyetini kapsamadığı açıklandı. Karar, sadece terör ve suç örgütlerinin izlenmesi ile ilgiliydi. Bu haber de fos çıktı! Sonuçta onca tartışma, sadece milletin kafasını alabildiğine karıştırdığı ve Emniyet Teşkilatı'nı alabildiğine yıpratıp, şaibe altında bıraktığı ile kaldı!



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi