Bugün 24 Haziran Salı... Partiniz hakkında 14 Mart’ta kapatılma dâvası açıldığından beri tam 100 gün geçti. Anayasa Mahkemesi çevrelerinden sızan haberlere göre,
AK Parti hakkındaki karar 31 Temmuz’a kadar verilecek. Bu kararın kapatma yönünde çıkacağını artık bütün Türkiye’de bilmeyen yok... Bu durumda, herhangi bir müdahalede bulunabilmek için sadece 30-40 günlük bir vaktiniz kaldı.
Bu kapatma dâvasının, siyasallaştırılmış yargı üzerinden yürütülen hukuk dışı bir iktidar kavgası olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Bütün bu ‘yargı darbesi’nin gerisinde, TSK içindeki bir ‘darbe odağı’nın bulunduğu da artık cümlenin malûmudur. Büyükanıt Paşa’nın deyimiyle ‘malûmu ilâm’ etmenin lüzumu yoktur. Demokratik rejimin de, şahıslarınızın da ne derece tehdit altında bulunduğu bilinmektedir.
Peki o halde bu geçen 100 gün zarfında ne yaptınız?.. Hamasî demokrasi ve millî irade nutukları attınız. Bir de, Google derlemesi uydurma iddianameye karşı yüzlerce sayfalık parlak savunmalar hazırladınız. İşte hepsi o kadar...
Yarın halkın, daha da önemlisi Hakk’ın huzuruna çıktığınızda hazırladığınız bu savunmaları mı göstereceksiniz?..
***
Türkiye’deki durum şöyle özetlenebilir: AK Parti’nin 5,5 yıllık iktidarında, bazı hatâlara rağmen siyasî istikrar temin edilmiş, terörle mücadelede kararlı tedbirler alınmış, ekonomik göstergeler iyileştirilmiş ve aktif bir dış politika takip edilmiştir. Bu dönemde Türkiye’nin siyasî ve ekonomik itibarı artmıştır. Diğer taraftan, demokratik egemenlik, bürokratik tahakkümün yerini almaya başlamıştır. Bütün bu gelişmeler karşısında rahatsız olan bazı dış odaklarla, bunlara bilerek ya da bilmeyerek âlet olan oligarşik despotizm, darbeci mihraklar ile siyasallaştırılmış yargının işbirliğiyle
AK Parti’yi kapatarak Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya çalışmaktadır.
Buna karşılık, halkı yarısının desteğine ve TBMM’nin yüzde 62’sine tekabül eden 340 milletvekiline sahip bulunan AK Parti, boynunu uzatmış fatalist bir tevekkülle beklemektedir.
***
Yapılacak şeyler ortadadır: Birincisi, bu antidemokratik dayatmalara karşı halkın demokratik tepkisini sağlamak; ikincisi ise TBMM’nin beşte üçüne sahip çoğunlukla gerekli hukukî tedbirleri almak...
Bir avuç paramiliter örgüt, ‘Cumhuriyet Mitingi’ adı altında meydanları doldurabiliyorsa, milletin demokrasiye ve millet iradesine inanmış büyük çoğunluğu, milyonlarca kişinin iştirakiyle ‘Demokrasi Mitingleri’ yapamaz mı? Bunun, ‘Humeyni rejimine geçiş’ diye nasıl istismar edileceğini bilmiyor değiliz. Lâkin, 21. yüzyılın başındaki muhtemel bir ‘utanç darbesi’ de ancak bu şekilde caydırılabilir. Böyle bir hareket, antidemokratik müdahale hazırlayanların karşısına bizzat halkın kendisini çıkarmak demektir. Birkaç üniversitelinin gerçekleştirdiği ‘Genç Siviller’ hareketi, millete örnek olmalıdır.
***
Bugünden tezi yok, Anayasa’nın 149. maddesi ve 69. maddesi değiştirilmeli; ayrıca Siyasî Partiler Kanunu’nda gereken değişiklikler yapılmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin AK Parti’yi kapatabilmesi için önce bu değişiklikleri iptal etmesi gerekir. Bu da ‘erken seçim’ ve ‘referandum’ konusunda zaman kazandırır.
Bu dayatmaların nihaî hedefi, Başbakan’ı ve Cumhurbaşkanı’nı siyasetin dışına iterek millet iradesini kıskaca almaktır. Bırakınız kapatma sonrasındaki üç paralık hesapları da, şu önümüzdeki 40 günün mücadelesini veriniz.
Bir defa daha tekrarlayalım ki, korkunun ecele faydası yoktur.