İkna için değil, Uçağımızın düşürülmesinde Rusyanın rolü sorgulanmış
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın AK Parti Kocaeli İl Kongresindeki yapmış olduğu, Suriye için artık söz bitmiştir. Bu alçakça katliamlar, bu soykırım girişimleri, bu insanlık dışı vahşet, artık gitmekte olan bir rejimin ayak seslerinden başka bir şey değildir şeklindeki konuşmasından hemen sonra Moskova ziyaretinde bulunması bazı gazete manşetlerinde Putini Birleşmiş Milletlerde Suriye hakkında karar alınmasını engellememesi için ikna etmeye çalıştı ancak başaramadı şeklinde yer aldı. Bazı köşe yazarları da yazılarında bu manşetlere benzer yorumlarda bulundular.
Elbette Erdoğan-Putin görüşmenin esasında Suriye vardı. Ancak dış politika ve uluslararası ilişkiler alanında bilgisi olan ya da konuyu araştıran herkes çok iyi bilir ki; devletlerarası üst düzey görüşmelerde dünya politikasını ilgilendiren konular ile ilgili tarafların birbirlerini ikna etmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Bu görüşmelerde karşılıklı çıkarlar ile uluslararası dengeler gözetilir ve zamana ve mevcut şartlara göre hareket edilir.
Görüşmeler öncesinde bürokrasi ve diploması ile ilgili görüşülmesi öngörülen konuları ile tarafların teklif ve önerileri hazırlanır. Devletler arası görüşmelerde liderler kendi istek ve arzularına göre değil ulusal çıkarlarına ve devlet politikalarına göre hareket etmek zorundadır. Bu görüşmelerin bir kısmı kamuoyu ile paylaşılırken bir kısmı da gizli kalır.
Erdoğan-Putin görüşmesi de düşürülen uçağımızdan hemen sonra yaşanan telefon trafiğinin ardından Rusya lideri Putinin daveti üzerine gerçekleştiğine göre ve de Putin Gel beni ikna et demiş olmayacağına göre; görüşmenin asıl sebebi bana göre Suriye konusunda Rusyayı ikna etmek değildir. Görüşmenin ana teması Akdenizde düşürülen uçağımızdır.
Türk basınındaki Uçağımız Rus gemisinden atılan füze ile vuruldu iddiaları üzerine harekete geçen Türk hükümeti bu görüşmede; bu olayda Rusyanın rolü olup olmadığı ve uçağımızın Suriye tarafından düşürülüp düşürülmediği konuları hakkında sorgular mahiyette bilgi istemiştir. Ayrıca bilgi ve belgelere ulaşıldığında Uluslararası hukuktan doğan haklar sonuna kadar kullanılacaktır uyarısı yapıldığı da ihtimal dahilindedir.
ŞAMI SARSAN BOMBA
Şam yönetimi bu sefer beklemedik bir bombalı saldırı ile sarsıldı. İntihar saldırısı Suriyenin en çok korunan Ulusal Güvenlik binasında ve de bakanlar kurulu toplantısı sırasında düzenlendi. Bu saldırıda Beşşar Esed Hükümetinin İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim el Şaarın, Savunma Bakanı Davud Racha ile Beşşar Esedin eniştesi Asıf Şevketin ve eski Savunma Bakanı Hasan Türkmaninin de hayatını kaybettiği açıklandı.
Suriye Genel Devrim Konseyi saldırıdan sonra başkent Şamın Kadem, Kabun, Midan, Mezze, Aseli, Yermük ve Haresta banliyölerinde nizami ordu ile Özgür Suriye Ordusu arasında şiddetli çatışmaların yaşandığını bildirdi. Kafr Susa ve Filistinlilerin yoğun olarak yaşadığı Yermük semtinde de çatışmaların ardından, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Suriye ordusunun çeşitli kentlerde Şam intikamını almak üzere ağır silahlarla muhaliflere yönelik operasyonlar düzenlediğini bildirdi.
SURİYEDE OK YAYDAN ÇIKTI
Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki Arap Baharı nın Suriye ayağında diploması ve sözün bittiği yere gelindi. Diğer bir ifadeyle Suriye geriye dönüşü olamayan yolda hızlı ilerlerken Esed, uçurumun kenarında kader anını yaşamaya başladı. Şam yönetimi zaman kazanıp ayakta kalma adına eldeki tüm imkanları seferber etmiş durumda. Ülke genelinde orantısız güç kullanarak devlet terörünü insafsızca sürdürürken Suriyede yönetime karşı mücadele eden Özgür Suriye Ordusu, ülke genelinde saldırı başlatıldığını duyurdu. Yayınlanan bildiride Diktatör devrilip Baas rejimi yıkılana kadar silahlı mücadeleye devam kararı aldıklarını duyurarak, Şam özgürleşmeden direniş güçleri asla dönmeyecek yemini ile iç savaşın bundan sonra şiddetlenerek artacağını işaret etmektedir.
RUSYA VE ÇİNİN SURİYE İNADI
Batı ülkeleri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin duruma müdahale etmesini istiyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkelin İnsan haklarının çiğnenmesine son vermek ve siyasi sürecin ilerlemesini sağlamak için uluslararası toplumu oluşturan tüm devletlerin üzerinde çalışarak derhal bir Birleşmiş Milletler kararı çıkartması gerekiyor çağrısı üzerine BM Güvenlik Konseyi toplandı ancak Suriyeye yeni yaptırımlar uygulanması Rusya ve Çinin vetosu ile engellenmiş oldu. Bilindiği gibi daha önce iki kez Çin ve Rusya yaptırımları engellemişti. Bu sefer de Suriye konusunda veto haklarını kullanarak Suriye inadını sürdürdüler.
Çin ve Rusyanın itirazının çıkış noktası da bahsi geçen 7. bölümün kullanılmasıydı. Çünkü Batılı ülkelerin imzasıyla sunulan önerge çerçevesinde, Şam yönetimin kalabalık bölgelerden askerlerini ve ağır silahları çekmemesi durumunda BM anlaşmasının 7. bölümü uyarınca askeri müdahale dahil yaptırımlar uygulanacaktı. Rusya ve Çin kendi çıkarlarını milyonlarca Suriyelinin can güvenliğine tercih etmek suretiyle aslında suç işlemektedirler. Suriyeye uygulanması planlanan yaptırımların engellenmesi savaşın şiddetlenerek ülke geneline yayılması anlamına gelmektedir.
Şimdi herkes Bundan sonra neler olur sorusunu soruyor.
Rusya ve Çinin BMnin yaptırım kararlarını engellemeleri yüzünden bundan sonra Suriyede taraflar önlenmesi çok zor büyük bir savaşa itildiler.
Hiç şüphesiz zafer Suriye halkının olacak ancak bu öyle sanıldığı gibi kolay olmayacak. İçine girdiğimiz mübarek Ramazan ayı içinde Müslüman Müslümanı kıracak, oluk oluk kan akacak. Geleceği görmek veya anlamak için müneccim olmaya veya veli olmaya gerek yok. Anadoludaki halk deyimiyle Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir.
Bu noktada inşallah korkulan olmaz diyerek Bu mübarek ayın ruhuna uygun hareket edilir ve barış için bir yol bulunur duamızı her zamanki gibi tekrar ediyorum. Allah Suriye halkının yardımcısı olsun...
En büyük dileğimiz odur ki bu savaş tüm bölgeye yayılarak bir mezhep çatışmasına dönüşmesin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.