CHP’nin yanlış hesabı
Şu tesbitlerimizi herhalde siyasetle ilgilenen herkes kabul edecektir: Türkiye’de, genellikle muhafazakâr ve yeniliğe açık bir toplum yapısı vardır. Bu yapıdan çıkan siyasî yelpaze de, muhafazakâr seçmen tabanının ağırlıklı olduğu bir özellik göstermektedir.
1950’de demokrasiye geçilmesinden itibaren CHP oyları yüzde 40’lardan yüzde 20’lere gerilemiştir. Ecevit’in kendi deyimiyle ‘tarihî yanılgı’yı fark edip geniş halk kitlelerine açıldığı 1970’li yıllarda bu oranda yükselme görülmüşse de, daha sonra CHP/ SHP/ DSP oyları yüzde 20’lere düşmüş ve toplam oy miktarının ancak beşte birini oluşturabilmiştir.
AK Parti’nin siyaset sahnesine girdiği 2002 ve 2007 Genel Seçimlerinin siyasî anatomisi ana hatlarıyla şöyledir: Muhafazakâr-Milliyetçi Partiler yüzde 75, Sosyal Demokrat ve Solcu Partiler yüzde 20 ve Irkçı-Bölücü Partiler yüzde 5... Bu tabloya göre, Türkiye’de muhafazakâr ve milliyetçi oy tabanının en az dörtte üç olduğu rahatlıkla ifade edilebilir.
Bu durumda, Türk seçmenin büyük çoğunluğu, millî ve manevî değerlerine önem veren, demokrasiye inanan, piyasa ekonomisine taraftar, modernleşme talebinde olan vatandaşlardan meydana gelmektedir.
Normal bir istidlâl neticesinde, CHP ’nin oylarını arttırarak iktidara gelebilmesi için, sosyal demokrat hüviyetini değiştirmeden kendisini seçmen çoğunluğuyla buluşturacak yeni politikalar geliştirmesi gerektiği ortaya çıkacaktır. Buna göre, CHP’nin halkın millî ve manevî değerlerine saygılı olması ve lâikçiliği bir dayatma olarak kullanmaktan vazgeçmesi; her hâl ve şartta demokrasiyi savunarak askerî ve oligarşik müdahalelere karşı çıkması;
Batılı anlamda bir sosyal demokrat parti olmaya çalışması ve halkla bütünleşmesi gerekir.
***
Halbuki CHP ve Baykal bütün bunların tersini yapıyor. Bunun en kolay izahı, ‘Bu CHP adam olmaz’ deyip, meseleyi CHP’nin basiretsizliğiyle anlatmaya çalışmaktır. Aslında Baykal ve CHP yöneticileri bütün bu saydığımız gerçekleri çok iyi biliyorlar ama onların hesabı başkadır.
CHP’nin hesabı şudur: Askerin müdahalesi ve yargının AK Parti aleyhine kararları, seçimlerde elbette AK Parti’nin veya yerine kurulacak partinin oylarını arttırabilir. Ancak, önemli olan, AK Parti’yi sevmeyenlerin oylarını kazanmak ve böylece CHP’nin oylarını arttırmaktır. Nasıl olsa CHP’nin kemikleşmiş yüzde 20’lik bir oyu var; oluşturulacak kutuplaşma sonucunda CHP oyları yüzde 30’lara tırmanabilecek ve karşı taraf bölünürse CHP’nin iktidara gelmesi bile mümkün olabilecektir. Bu analizde, AK Parti ’nin oylarını diğer milliyetçi-muhafazakâr partiler aleyhinde arttıracağı varsayımı bulunmaktadır.
Nitekim, GENAR’ın son araştırmasında, CHP oylarının yüzde 21’den yüzde 23’e yükseldiği görülmektedir.
***
CHP’nin ve Baykal’ın, Türkiye’nin kutuplaşmasına ve lâik-antilâik çatışmasının körüklenmesine dayanan bu olumsuz stratejisinin, Türk halkının ve Türkiye’nin ne derece aleyhine olduğu konusunda herhalde fazla tahlile lüzum olmasa gerektir.
Diğer taraftan, bu hesap tamamiyle yanlıştır. Şöyle ki;
1. Bu stratejide CHP, Türk seçmeninin haksızlığa karşı tepkisini ve maşerî vicdanını hesaba katmamıştır. Halkın haksızlığa karşı isyanı, CHP’nin lâiklik istismarını bastıracak güçtedir.
2. Büyük çoğunluğu itibariyle -CHP seçmeninin önemli bir kısmı da dahil-demokrasiden yana olan halkımız CHP’nin militarist ve faşist politikalarını benimsememektedir.
3. Muhtemel bir ekonomik kriz hâlinde, CHP’nin kriz yönetimine güven duyulmamaktadır.
4. Bu olumsuz ve bölücü politikanın asıl maksadının Baykal’ın değişmez şefliğini devam ettirmek olduğu bilinmektedir.
5. DSP, SHP, öDP veya yeni kurulacak bir sosyal demokrat partinin CHP tabanını kolaylıkla çekebileceği unutulmamalıdır.
Kısaca, CHP’nin kitleleri karşı karşıya getiren kutuplaşma politikası sonucunda, bırakınız oylarını arttırmayı, yüzde 10’luk barajı geçmesi dahi mümkün olmayabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.