Karadağ’ın Geri Gelen Tarihi
Matlabımız dini Hüdâdır bizim,
Mesleğimiz râh-ı Hüdâdır bizim,
Yoksa, kuru mihnet ve kavga değil,
Şah-ı cihan olmağı dava değil.
Osman Gazi’nin, oğlu Orhan Gazi’ye (Allah rahmet eylesin) vasiyetiyle başladık söze.
Hangi dağa baksak üzerinden aşılmış, hangi toprağa varsak üzerine basılmış, hangi suya el değsek içilmiş, hangi denize açılsak kıtalara yol vermiş.
İnsanoğlunun istifadesine sunulan tüm kâinat, yine insanoğlu tarafından tahrip edilmiş, yakılmış, yıkılmış, yok edilmeye çalışılmış.
Yok edilme gayretinin altını çizmek lazım. Allah’ın kâinatta inşa ettiği hiçbir varlık kaybolmuyor esasında.
İnsanoğlu veya diğer canlılar için yaratılan her şey, bir denge unsuru olarak yerini korumakta.
Kısacası dünya bir denge üzerine kurulmuştur ve bu denge üzerinde insanoğlu ne kadar hüküm sürerse sürsün, sonuçta esas kurucunun dediğinden öte yol gitmemiş gitmez de.
Osmanlı Devleti, insan merkezli bir sistemin adıdır. Bu gerçeği herkesin kabul etmesini bekleyemeyiz elbet.
Yalnız Osmanlının fethettiği topraklara ve ülkelere baktığımızda oralarda yaşayan halkların, Osmanlı kaldığı müddetçe huzur, güven ve istikrar içerisinde olduklarını dürüst tarihçiler yazar.
Bunun en canlı örneği de yazının başındaki emir ve tavsiyede vardır. Osmanlı düşmanlığı ve Osmanlı’yı yıkan zihniyetlerin rahatsızlığı, işte Osmanlı’nın ilahi nizama dayandırdığı sistemi yüzündendir.
Osmanlı’yı yıkmaya ne silahın, ne topun, ne başka bir maddi gücün yıkmaya kudreti yetmemiştir.
Osmanlı’yı yıkan ve sonunu getiren esas silah, “Ateşin odunu erittiği gibi eritir” buyruğu ile tarif edilen; fitne, fesat ve benzeri şeytani hasletlerdir.
Yoksa Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altına giren toplulukların, Osmanlı idare sistemini gördükten sonra ısrarla söyledikleri şudur:
-“Ha ne olaydı da bunlar eskiden beri bize beğ olalardı.”
Bugün Afrika’sından, Ortadoğu’suna, Balkanlar’ından Hindistan’a kadar Osmanlı’nın çekildiği topraklara bakıldığında görülür ki, Osmanlı zamanındaki istikrar, güven ve huzur kalmamıştır. Geriye kalan sadece koca bir Osmanlı tarihi ve mimarisidir.
Bir devletin yönetim medeniyeti, o devletin kendi değerlerine ait ürettiği mimari eserleriyle yaşar.
Osmanlı medeniyetinin kurucuları, insanoğlunun göçücü olduğunu bildiklerinden insana dair yaptıkları her icraatı; “amel defterlerinin açık kalması” için yapmışlardır.
Niyetleri, arkalarında hayır dua ile anılacak eser bırakmak ve hayırla anılmaktır.
Osmanlı’nın ulu çınarı Şeyh Edebali ve Ertuğrul Gazi’den son Osmanlı Sultanına kadar hepsi bu gaye uğruna hüküm sürmüşlerdir. Allah hepsine rahmet etsin! Amin.
¥
İşte Osmanlı coğrafyasının her yan ve yöresinde bulunan Osmanlı medeniyetinin şahitleri ve tarihimizin temel taşları, Başbakanlığa bağlı TİKA tarafından geçmişine döndürülüyor.
Bunun önemli örneklerinden birisi de Balkanlar’ın keşfedilmeyi bekleyen Cennet köşesi Karadağ ülkesidir. Yarına Karadağ.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.