Fırsat o fırsat
Bu millet her şeye rağmen Osmanlı kültüründen geliyor. Siz devlet diyorsanız bunun anlayışını, ruhunu, kalitesini, kitabını, boyunu, endamını Osmanlı da göreceksiniz. Osmanlı yıkılırken bile devletti…
Şimdi hal ve ahval leş kargaları…
Tahsin Ünal…
Son Sadrazam Ali Rıza Paşa’nın örnek davranışını “Osmanlılarda Fazilet Mücadelesi” adlı kitabında özet olarak şu şekilde anlatıyor:
Ali Rıza Paşa Sadrazam(Başbakan) olunca, tüccar olan eniştesini yanına çağırıyor:
“Ben şimdi Sadrazam oldum, halk sizin kazancınızı bizden bilecektir.
Bu şartlar altında otoritemi itimadımı kaybedeceğim.
Ya ben sadrazamlıktan istifa edeyim, ya siz tüccarlıktan vazgeçin.”
Eniştesi ‘Ben tüccarlıktan vazgeçiyorum, siz görevinize devam edin paşam’ deyince, Sadrazam Göztepe’deki yalısını ona hediye ediyor.
Sadrazamlık sona erdiğinde enişte yalıyı geri vermek istediyse de Sadrazam, “O senin hakkın, benim yüzümden yapamadığın ticaretin karşılığı.”
Demokrat Parti döneminde dürüstlüğü öne çıkan pek çok devlet adamı vardı.
Bunlardan birisi de rahmetli Ahmet Tevfik İleri’dir.
Darbeci subayların, “irticacı, gerici” diyerekten hırpalayıp aşağıladıkları kişilerden birisi de buydu. Maaşı kesilince çocukları açlığa mahkum olan bu kişiye uçaktan inişinde darbeciler tekme tokat girişmişlerdi. “İnsanlardan utanmıyorsanız bari üzerinizdeki üniformadan utanın” demişti ama hani nerde? Darbeci utanır mı, sıkılır mı, haya eder mi?..
Rize mebusu(milletvekili) rahmetli Yusuf İzzet Akça da Menderes kabinesinde devlet bakanı idi. Rize’nin eskileri bilir. Akça, bakan olduğunda çağırıp kardeşine söylemiş, “Bak kardeşim, ben şimdi bakan oldum, benim soyadım altında TİCARET yapamazsın, ya ticaretten vazgeçeceksin, veya soyadını değiştireceksin.”
O da soyadını Yılmaz olarak değiştirmek suretiyle ticaretine devam etmişti.
Şimdi öyle mi? Mevki makam bir fırsat…
Hele de bunca dar gelirli “geçinemiyoruz” diye feryat ederken milletvekilliği ayrıcalığı peşinden koşanlara ne demeli.
Tuhaf olan, işin içine PARA girince ne iktidar kalıyor, ne de muhalefet, hemen kan kardeşi oluyorlar. Kimseler ne kürsüleri yumrukluyor, ne de su bardaklarını kırıyor…
Bu kişilerin içerisinde bir İzzet Akça yok mu?
Veya “ya siz ya ben” diyecek bir sadrazam?..
“Balık baştan kokar” derler ya.
Sen hep kendini düşünürsen başkaları ne yapmaz.
İktidar büyük bir hamle ile İMF tefecisinden ülkeyi sömürülmekten kurtarmışken bu sefer faiz lobileri girdi devreye… Cumhurbaşkanı “faizi indirin” deyince atağa kalktılar.
İşte görüyoruz, bir yandan faiz lobileri diğer yandan fırsatçılar.
Şu haç ve umre paralarına ne demeli.
Doların ateşi tam da 180 derecede olduğu bir ortamda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hac ve umre fiyatlarında avrodan dolara geçmesi anlaşılır gibi değil.
Bu filmi sahneye hangi akıllı koymuşsa!
Doların yükselişi talebe bağlıdır.
Belli ki kirli bir el piyasadan sürekli DOLAR topladığı için fiyatlar alabildiğine gidiyor.
O hain el kırılsa dolar tepetakla düşecek…
Şimdi de hac ve umreye gidecek yüz binlercesi dolar talep ederse bu piyasalar ne hale gelir? Demek oluyor ki fırsat o fırsat…
Bir tarafta faiz lobileri…
Diğer tarafta hac ve umre soyguncuları…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.