Teşhis önemli ama, doğru tedavi gerekli
Sadece ülkemizin değil, İslam dünyasının başı terörle belada. Yıllarca terör örgütleri sanki ülkemiz başta olmak üzere İslam dünyasının iç sorunlarından doğduğu ileri sürüldü ve bu söylem İslam dünyası tarafından sorgulanmadan doğru kabul edildi. İslam dünyasının iç sorunları da demokrasi eksikliği, buna bağlı olarak insan haklarının yeterince uygulanmamasına bağlandı. Bir adım daha atarsak özellikle de İslam ülkelerinde diktatörlüklerin bulunması, bunun sonucu olarak demokrasi ve insan haklarının askıya alınmasına bağlandı. Bu iddiaları İslam dünyasına dayatanlar güya İslam dünyasında diktatörlüklere son vermek, demokratik sistemlerin hayata geçirilmesini sağlamak iddiası ile bazen doğrudan müdahalelerle ülkeleri işgal ettiler, bazen de içeride birtakım yandaşlar bularak (isterseniz buna maşalar diyelim) darbeler yaptırdılar. Bunların tek tek detaylarına inecek değilim. Ne var ki, halkın oyları ile iş başına gelmiş yöneticilerin darbe ile iş başından uzaklaştırılmasının nasıl olup demokrasi savunuculuğu ile izah edildiği sorgulanmadı. Bir başka ifade ile halkın seçtiklerinin yerine dış desteklerle diktatörlerin getirilmesinin mümkün olmayacağı üzerinde durulmadı. Bu durum maalesef uzun yıllar böyle sürüp gitti. İslam dünyası da bu çarpık ve yalana dayalı senaryolara inandırıldı.
Ne var ki, giderek emperyalist güçler (Haçlı-Siyonist ittifakı) sahtekârlıklarını gizleyemez hale geldiler ve artık her söylediklerine İslam dünyasında inananlar azaldı, o zaman yeni bir taktik geliştirdiler. Bu yeni dönemin baş aktörleri kuklalar, yani terör örgütleri oldu. Terör örgütlerinin başındakileri baş aktör olarak nitelendirmekten çok oyunu sahneleyenlerin maşaları olarak nitelendirmek daha doğru olacaktır. Diyebiliriz ki, emperyalistler çeşitli terör örgütlerine destek vererek ortaya sürüp kendileri de arkadan onları idare ettiler, ediyorlar. Durum yıllardan beri değişmedi. Bu arada çeşitli ülkelerde birtakım örgüt dışı destekler bulmakta da zorlanmadılar, zorlanmıyorlar. Birtakım hırsların esiri olmuş kimseler terör örgütlerinin ağaları ile kurdukları ilişkilerle siyasette, medyada hatta yönetimde yer bulabildiler.
Bu genel değerlendirmenin ardından olaya ülkemiz açısından baktığımızda genel çerçeve itibarıyla bir farklılık yok. Ancak, diğer İslam ülkelerinden farklı olarak ülkemizde Siyonist-Haçlı ittifakının planları eskiye oranla daha geniş kesimlerce görülür oldu. Uzun yıllar rahmetli Erbakan Hoca oyunu tek başına insanımıza anlatmaya çalıştı. Ne var ki, bir kısım kuklalar Erbakan Hocamın söylediği gerçeği toplumun görmemesi için ellerinden geleni yaptılar. Söz gelimi Erbakan Hocamın dile getirdiği gerçekleri toplumun dikkatinden kaçırmak için, ‘Siz de her taşın altında Siyonistleri arıyorsunuz’ tarzı bir söylem geliştirdiler. Bu ise tolumun uyanmasını, Haçlı-Siyonist ittifaka karşı toplumsal mutabakatın sağlanmasını geciktirdi. Buna rağmen geldiğimiz noktada artık terör örgütlerinin arkasında yıllarca dost ve müttefik ilan edilen başta ABD ve AB olmak üzere Siyonist ittifakın olduğunu görenlerin sayısı artmaya başladı. Dün sabah radyoda karşıma bir haber kanalı çıktı. Biraz dinlediğimde bizim 40 yıldır tekrarladığımız Haçlı-Siyonist ittifakı yaklaşımını tekrarlanıp duruyor. Bu kanalın iktidar yanlısı olduğunu da belirttikten sonra esas üzerinde durmak istediğim konuya geçebilirim.
Sergilenen üslup yapıcı olmaktan çok hakaret içeriyor. Topyekûn bir suçlama ve aşağılamaya dayanıyordu. Yapıcı, sevdirici değil nefret ettiriciydi. Elbette şu anda bizim meselemiz üslup değil, özellikle terör konusunda doğru teşhisin konulmuş olmasıydı. Ancak, bir olaya doğru teşhis koymak önemlidir ama tek başına yeterli değildir. Doğru teşhis istikametinde tedavinin yapılması, gerekli tedbirlerin alınması gerekir. Mademki terör örgütlerinin arkasında Haçlı-Siyonist ittifakının olduğu görülmüştür, o zaman bu ittifak ülkeleri hiç olmazsa bundan sonra dost ve müttefik ilan edilmesin, bunlarla dost olunamayacağının farkına varılsın. Bu farkına varış ise ister istemez söz konusu Haçlı-Siyonist ittifakının karşısına yeni bir ittifakın çıkartılmasını gerektirir. Bu ittifakın adı ise İslam Birliği’dir. Bu ittifak elbette akşamdan sabaha gerçekleşmeyecektir ama imkânsız, düşmanları dost bellemekten daha üzücü değildir. Böyle bir alternatif ortaya koymadan düşmanların isimlerini sabah-akşam tekrarlasanız düzelen bir şey olmaz. Çünkü Haçlı-Siyonist ittifakı gücü ve çıkarı esas alan bir oluşumdur ve anlayacakları tek dil karşı bir güç oluşmasıdır. Bu güç oluşturulmadan siz yalancısınız, dost değilsiniz demenin bir anlamı kalmıyor. Özellikle de bir yandan terör örgütlerinin arkasında bu ittifakın olduğunu görüp, söyleyip ardından da bu ittifak ile ilişkileri hiçbir şey olmamış gibi sürdürmek yanlıştır. Hastalığın devamına göz yummak anlamına gelir. Halbuki hastalıktan kurtulmanın yolu teşhis ile birlikte doğru tedaviden geçer.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.