Ancak bir 'avukat' bunu iddia edebilir
CHP Başkanı Deniz Baykal, önce kendini Ergenekoncuların avukatı ilan etti. Bir süre sonra Ergenekon örgütlenmesi için "çete" tabirini kullandı. Dünkü konuşmasında ise tekrar başa döndü ve Ergenekoncuları savundu.
Benim açımdan Baykal'ın en tuhafı, "Adı geçen şahıslar birbirini tanımıyor" demesiydi.
Halbuki eldeki veriler tam tersini gösteriyor: Telefon kayıtlarına, fotoğraflara ve diğer belgelere baktığınızda, kamuoyunda "Ergenekoncu" diye adlandırılan kişilerin birbirini gayet iyi tanıdığı apaçık görülüyor.
Mesela evinde el bombaları bulunan bir kişi, bir partinin yöneticisi ve
darbe heveslisi emekli bir orgeneral, asıl yaşadıkları kentten uzakta yapılan bir cumhuriyet mitinginde kol kola yürüyor. Hem de en önde.
Ergenekon soruşturması sürecinde medyaya yansıyan bilgilere ve ardından gelen Ergenekon İddianamesi'ne bakıldığında, insanı en çok şaşırtan durum, bu kişilerin birbirlerini tanımamaları değil.
Tam tersi: Ne kadar da iyi tanışıyorlar! İlişkileri nasıl da yoğun!
Baykal'ın "tanışmıyorlar" dediği insanlar, birbirleriyle telefonla görüşüyor, internet üzerinden yazışıyor, gezilere, gidiyor, mitinglere katılıyorlar. Hatta birbirlerine ödüller veriyorlar.
Örgütlenme o kadar geniş ve o kadar çok meslek kolunu içinde barındırıyor ki elbette birbirini tanımayanlar da vardır. Eh, o kadar da olacak, değil mi?
Ancak sadece birkaç kişinin birbirini tanımamasından yola çıkarak bir genelleme yapabilmek, herhalde ancak avukatların belagat gücüyle açıklanabilecek bir beceridir ki zaten bildiğiniz gibi Baykal'ın da mesleği avukatlıktır.
Anlamadım bu işi
Org. İlker Başbuğ, geçen yılki 30 Ağustos resepsiyonunda, (yani Kara Kuvvetleri Komutanı iken), Hürriyet gazetesindeki işine son verilen Emin Çölaşan'a, "Korunuyor musunuz? Bu millet için çok şey yaptınız. Sizi korumak bizim görevimiz" demiş.
Resmi (ya da örtülü ) görevi olamayan bir sivilin, askerlerce yakın koruma altına alınabileceğini ilk kez duydum. Cahillik işte.
Yoksa "askerperest" olduğunu zaten bildiğimiz Çölaşan, bizzat "asker" mi?
Yanlış şiir
Siyasetçi dediğin "süper insan" değil. Her konuyu bilemez. Bu yüzden önde gelen siyasetçilerin danışmanları vardır. Onlar siyasetçiye yardımcı olur.
Ancak iş bu noktada bitmez. Neticede danışmanlar da her konunun uzmanı değildir. Siyasetçi, bilmedikleri bir şeyi "ısmarladığında" araştırmaya koyulurlar.
Eskiden böyle bir durumda telefonlar çalışır, bir uzman aranırdı. Şimdi ise hem "hazine", hem de "bela" olan internet var.
İnternet devasa bir "arşiv" olduğu kadar; en büyük "yanıltıcı", hatta "yalancı"!
Çünkü internette her türlü bilginin doğrusu da yer alıyor, yanlışı da.
Başbakan Erdoğan'ın Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiiri diye, Faruk Nafiz Çamlıbel'in şiirini okuması sanırım bu aldatıcı mekanizmanın sonucu.
Tüm tanıklarıma verdiğim tavsiyemi, Başbakanın danışmanları için de tekrarlayayım: İnternetten yararlanın ama ona asla güvenmeyin.